ALEVİLİK BİLGİ FORMU-ALEVİ-VEYSEL
ALLAH-MUHAMMED -YA ALİ.

Vahdetin sırrına ereyim dersen
Vucudun şehrine gireyim dersen
Tüm alemi aynı göreyim dersen
Önce Kendi ÖZÜNÜ bilmen gerek

Küntü kenzin sırrına ermek için
Tüm alemi kendinde görmek için
Hakk sende olduğun bilmek için
Önce Kendi ÖZÜNÜ bilmen gerek

Enel Hakk sırrına erişmek için
Tüm varlığı bir gözle görmek için
Vahdeti vücuda ulaşmak için
Önce kendi ÖZÜNÜ bilmen gerek

Hakkı Baba Hakk'ı bileyim dersen
Hakk'a Hakk-el yakin olayım dersen
Sen kendi kendini bileyim dersen

..ÖNCE KENDİ ÖZÜNÜ BİLMEN GEREK..

..Dönen dönsün yolundan ,Ben dönmezem yolumdan..

Join the forum, it's quick and easy

ALEVİLİK BİLGİ FORMU-ALEVİ-VEYSEL
ALLAH-MUHAMMED -YA ALİ.

Vahdetin sırrına ereyim dersen
Vucudun şehrine gireyim dersen
Tüm alemi aynı göreyim dersen
Önce Kendi ÖZÜNÜ bilmen gerek

Küntü kenzin sırrına ermek için
Tüm alemi kendinde görmek için
Hakk sende olduğun bilmek için
Önce Kendi ÖZÜNÜ bilmen gerek

Enel Hakk sırrına erişmek için
Tüm varlığı bir gözle görmek için
Vahdeti vücuda ulaşmak için
Önce kendi ÖZÜNÜ bilmen gerek

Hakkı Baba Hakk'ı bileyim dersen
Hakk'a Hakk-el yakin olayım dersen
Sen kendi kendini bileyim dersen

..ÖNCE KENDİ ÖZÜNÜ BİLMEN GEREK..

..Dönen dönsün yolundan ,Ben dönmezem yolumdan..
ALEVİLİK BİLGİ FORMU-ALEVİ-VEYSEL
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giriş yap

Şifremi unuttum

Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

En son konular
» Osmanlı kimdir
site içi derlemeler 4Cuma Ocak 26, 2024 10:03 am tarafından alevi-veysel

» Türk tarihi
site içi derlemeler 4Cuma Ocak 05, 2024 7:57 pm tarafından alevi-veysel

» site trafiğimiz
site içi derlemeler 4Cuma Kas. 17, 2023 3:37 pm tarafından alevi-veysel

» forum resimlerimiz
site içi derlemeler 4Paz Ocak 09, 2022 8:09 pm tarafından Pir Veysel

» Melamiyye
site içi derlemeler 4Salı Ağus. 22, 2017 5:57 pm tarafından alevi-veysel

» Hasan Sabah ve Haşhaşiler tarikatı
site içi derlemeler 4Perş. Ara. 22, 2016 3:47 pm tarafından Admin

» OSMANLI DEVLETİNDE BEKTAŞİ TARİKATININ KAPATILMASI VE SONRASI GELİŞMELER
site içi derlemeler 4Perş. Ara. 22, 2016 3:43 pm tarafından Admin

» BİZİM SAYFAMIZ
site içi derlemeler 4Çarş. Haz. 15, 2016 8:05 pm tarafından Admin

» Zara AKDEDE (Cimilti) Köyü
site içi derlemeler 4Salı Mayıs 17, 2016 3:39 pm tarafından Admin

Mayıs 2024
PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
  12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  

Takvim Takvim

Galeri


site içi derlemeler Empty
Ortaklar
bedava forum

Similar topics
RSS akısı


Yahoo! 
MSN 
AOL 
Netvibes 
Bloglines 


Sosyal yer imi

Sosyal yer imi reddit      

Sosyal bookmarking sitesinde ALEVİLİK BİLGİ FORMU-ALEVİ-VEYSEL adresi saklayın ve paylaşın

Kimler hatta?
Toplam 1 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 1 Misafir

Yok

[ Bütün listeye bak ]


Sitede bugüne kadar en çok 216 kişi Cuma Ağus. 11, 2017 12:46 am tarihinde online oldu.
Istatistikler
Toplam 16 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: Pir Veysel

Kullanıcılarımız toplam 5038 mesaj attılar bunda 681 konu

site içi derlemeler

Aşağa gitmek

6.tr site içi derlemeler

Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 26, 2014 3:59 pm

Bu bölümde kapsamlı bir
ibadet olan namaz hakkındaki nakledilen rivayetleri aktarmak istiyoruz.
Allah-u Teala'dan acizane bir şekilde, bütün şartlarına, özellikle de
ihlas ve hulus özelliğine riayet ederek insanın ferdi azaba duçar
olmasına engel olan ve en büyük ibadet sayılan namaz hakkında başarılı
kılmasını diliyoruz. 

Allah Resulü (s.a.a) namaz hakkında bir rivayette
şöyle buyurmuştur: "Namaz dinin kanunlarındandır. Namazda aziz ve celil
olan Rabbin rızayeti vardır ve namaz peygamberlerin yoludur."[1] 

Yine Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Övgüsü
yüce olan Allah benim göz nurumu namazda karar kılmıştır. Aç kimseye
yemeyi ve susuz kimseye suyu sevdirdiği gibi bana da namazı
sevdirmiştir. Aç kimse yediğinde doyar, susuz kimse de su içtiğinde
suya kanar ama ben asla namaza doymuyorum"[2] 

Yine Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Namaz
için ayağa kalkıp kıbleye yöneldiğinde, Fatiha suresini ve Kur'ân
surelerinden mümkün olan bir sureyi okuyup rükuya gittiğinde, rüku,
secde, teşehhüd ve selamını tamamladığında, gelecek namaza kadar
seninle kıldığın namaz arasındaki bütün günahların bağışlanmış
olur."[3] 

Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) namazla ilgili birkaç rivayette şöyle buyurmuştur: 
"Namaz rahmet indirir."[4] 
"Namaz her takvalı kimse için Allah'a yakınlaştırıcıdır."[5] 
"Sizlere namazı ve namazı korumayı tavsiye ediyorum. Şüphesiz ki namaz en hayırlı ameldir ve namaz dininizin direğidir."[6] 
"Şüphesiz insan namazda olduğu müddetçe bedeni ve elbisesi ve etrafındaki her şey tesbih eder."[7] 
"Ey Kumeyl! Namaz kılman, oruç tutman ve sadaka
vermen iş değildir. Şüphesiz iş, temiz bir kalple namaz kılmak, Allah
katında hoşnutluk kazanan bir amel etmek ve düzgün bir huşu içerisinde
olmaktır."[8]
 

Her kimden ne şekilde alındıysa : biz kızılbaşlarda
salat yoktur .Kuran'ın on adet ayeti bizlere namaz kılın demez zaten
KURAN'ın hiç bir ayeti namaz kılın demez Bir Ayette size bütün gün
meşaketli işler verdim ..deve üzerinde veya yatarak uzanarak dua edin
,burda hanği namaz çıkıyor .namaz yok 

...canlara saygılar
Admin
Admin
YÖNETİM
YÖNETİM

Başak Kayıt tarihi : 19/01/14
Yaş : 64
Nerden : istanbul

moderatörler
tercübe: araştırmacı-yazar

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

6.tr Geri: site içi derlemeler

Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 26, 2014 4:02 pm

Hasani geylani )...abdulğadir ceylani ,nur cemiyeti ,nakşi ,cemiyeti ...!!!!!![Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
bizde NAMAZ OLMADIGINI bildiğin
halde ısrarla aynı konuyu işliyorsunuz ..senin var olmayan namazın sana
..beyhuda yorulma ilmi konun çoksa sünni veya şia forumlarında okut
olurmu can ...şimdilik ..[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]



Hz Ali hiç bir zaman bu gün bildiğin anlamdaki camii de ibadet etmedi. İslamdaki mescid i haram işlevsel olarak farklı idi.

Namaz bir ibadet biçimidir. Sünni anlayışın mutlaklaştırdığı bir ibadet biçimi. Biz aleviler namaz kılmayız.
Biz aleviler sürekli “neden camiye gidip namaz kılmıyorsunuz?”
sorusuyla adeta adeta taciz ediliyoruz. Çünkü bu soruyu soran kişiler
Müslümanlığı, İslam dinini namaz ve benzer biçimsel ibadetlere
indirgiyorlar. Onlara göre her Müslüman kendileri gibi ibadet
etmelidir. Eğer kendileri gibi ibadet etmiyorsa Müslüman değildir.
Madem aleviler Müslümanim diyor o halde camiye gidip namaz
kılmalıdırlar. Bunu yapmıyorlarsa, yani camiye gidip namaz
kılmıyorlarsa Aleviler dinsizdir! Nitekim tarihte verilen fetvalar
Alevilerin dinsiz olduğu ve katledilmelerinin vacip olduğu seklindedir.
Ayni zihniyet devam ediyor.
Namaz biz Alevilere göre biçimsel bir ibadet seklidir. Biz Alevilerin
temel inanışı ibadeti biçimsel olmaktan çok öz´e bağlı kalarak yerine
getirmektir.

Namaz Farsça bir kelimdir
. Namaz kelimesin Kuran´da
ki karşılığı salat´tir. Salat ise dua, tanrıyı içten anıp selamlama
anlamına geliyor. Allah´i içten anıp selamlamanın, duanın ise biçimi,
sekli yoktur. Dua, insanin Yaratıcı ile beraberliğidir. Bunun için
belli bir saat, mekan, kural yoktur. İnsan istediği vakit, istediği
dilde, istediği şekilde dua edebilir, Yüce Yaratıcısına şükür edebilir.
Yüce yaratıcıyı anmak, Yaratıcıyla dolu olmak, bir araya gelmek için
belli bir zaman dilimi yoktur. Bu her an olmalıdır ve her anda
mümkündür. İbadeti belirli zamanlarla sınırlayan kendisini biçimsel
kurallar ve şekilden arındırmamış demektir.

Bazıları ibadeti biçimsel kurallarla sınırlıyoryor. Çokça tekrarlamak
durumunda kaldığımız gibi biz Alevilerde ise ibadeti kalıplaştırmak
yoktur. elbette ibadette belirli kurallar olması gerekiyor. Özellikle
toplumsal olarak yerine getirilen ibadetin kuralları vardır. Ancak
inancın temelidir gibi bazı yanlış uygulamalarla sırf ibadet olsun diye
ibadet, ibadetin gayesini yok saymak demektir. Biz Alevilere
dayatılanda budur. Deniliyor ki; “aleviler illa camiye gidin, namaz
kilin”. Amaç burada ibadet ise aleviler zaten temeli kırklara dayanan,
toplumsal olarak cemde ibadetlerini yerine getiriyorlar. Aleviler
kimseye, “cemevine gelip cem ederek ibadet edin” gibi bir dayatmanın
sahipleri değiller. Aleviler “herkesin inancı kendisine” ilkesi ile
hareket ederken başkaları ısrarla Alevilere dayatmalarda bulunuyor. Hem
de inançsal anlamda temeli olmayan gerekçelerle.

Alevilere dayatılan “günde beş (5) kez namaz kilin böylece iyi bir
Müslüman olursunuz” gibi inancı biçimsel kurallara indirgeyen, hatta
neredeyse bunu inancın özü sayan mantık yanlıştır. Namaz, neredeyse
birileri tarafından inancın asil gayesi haline getirilmiştir. “günde
beş vakit namaz kılan kişi iyi bir insandır ve yaşamı anlamına uygun
yasayan kişidir, kılmayan ise münafık, kafir kişidir” gibi bir anlayış
ortaya çıkmıştır. Aleviler asırlardır bunun inancın özüne ters bir
tutum olduğunu belirtmişlerse de, siyasi anlamda iktidarda
olmadıklarından dolayı seslerini kimseye duyuramamışlardır. İnancın
asil özünü takip edip uygulamak yerine gösteriş için yapılan fiillerle
zamanını harcayanlara Maun suresinde söyle ikaz edilmektedir: “Dini
yalanlayan gördün mü? İste yetimi itip-kakan, yoksulu doyurmayı teşvik
etmeyen odur. İste namaz kılanların vay haline, ki onlar namazlarında
yanılgıdadırlar, onlar gösteriş yapmaktadırlar, ve ufacık bir yardımı
da engellemektedirler”. Biz Alevilerce anlaşılması gereken en önemli
nokta burasıdır.

Bu konu engin bilgileri olanların anlayışına sığınıyorum

Önceki satırlarda da belirtmeye çalıştığımız gibi namaz Farsça bir
kelimedir. Kuran da ki karşılığı Salat´ir. Salat´in anlamı ise Allah´i
içten anıp selamlama ve duadır. Bu gün egemen Sünni anlayışın günde beş
vakit kıldığı ve Alevilere dayattığı ve neredeyse dinin temeli saydığı
namaz ibadetinin Kuran da beş vakit olduğu yönünde acık bir beyan
yoktur. Maden namaz inancın özü sayılacak kadar önemli bir ibadet neden
Yüce Yaratıcı bu konuda acık ve kesin hükümler ortaya koymasın?

Aleviler namazı ret etmiyor. Nitekim cem ibadetinde halka namazı
sekilinde ibadetlerini yerine getiriyorlar. Ancak bu namaz hiç bir
şekilde egemen Sünni anlayışın namazıyla benzer değildir. Bazıları
çıkıp diyebilir ki: “su kadar milyon insan namazı böyle kılıyor da siz
aleviler neden farklı anlıyor ve uyguluyorsunuz?” Hemen belirtelim ki
çoğunluk her zaman doğru yapıyor anlamına gelmez.

İbadetle amaçlanan kişinin kendini yenilemesi, arındırması ve sosyal
dayanışmayla kişiliğini tamamlamasıdır. Maun süresi böyle bir anlama
sahip. İbadet için ibadet, gösteriş için yapılan ibadet nafile
ibadetlerdir.



Hiç kimse Alevilere kendi inançlarını dayatmaya, empoze etmeye
kalkışmasın. Alevilerin asırların süzgecinden geçmiş ve günümüze kadar
ulaşmış değerleri ve doğruları var. Belki aleviler yaşatılan baskıların
neticesinde bazı sorulara geniş açılımlar ve Aleviliğin inanç ibadet
derinliğini açıklayamıyorlar. Ancak bu Aleviliğin inanç sistemindeki
eksiklikler, yetersizlikler olarak algılanmaz. Alevilerin inanç
sistemindeki bazı noktalar başka inançtan insanlara yetersiz, yanlış,
eksik gelebilir. Bu aleviler yanlış ibadet ediyor anlamına gelmez.


Daha önce değindiğimiz namaz kavramına,
Namaza kanıt arayan Sünni ve Şii bilginler yer yer salat sözcüğü
dışında başka sözcükleri de kendi teolojik tezleri paralelinde aynı
anlama gelmek üzere yorumlamaktadırlar.
Admin
Admin
YÖNETİM
YÖNETİM

Başak Kayıt tarihi : 19/01/14
Yaş : 64
Nerden : istanbul

moderatörler
tercübe: araştırmacı-yazar

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

6.tr Geri: site içi derlemeler

Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 26, 2014 4:03 pm

Bu sözcükler; tesbih/yüceleme, zikr/anma,
sabah Kur’an’ı/sabah okuması vb.dir. Bu sözcükler; bilinen haliyle
şekle dökülmüş namaz anlamına gelmediği halde o anlama geliyormuşçasına
kullanılmaktadır.


Namazın nasıl kılınacağı konusunda Kur’an’da hiçbir bilgi yoktur.


Bu da gösteriyor ki namaz bir dua etkinliği olarak toplumdan topluma ve
kültürden kültüre başka biçimlerde yerine getirilebilir bir tapınma
faaliyetidir. Sadece bir kültürün tapınma faaliyetini, tüm Müslüman
toplumlara dayatmak İslam adına kültür emperyalizmi yapmaktan başka bir
şey değildir. Şekilsel bakımdan bilinen haliyle namaz, Orta Doğu ve Arap halklarının tapınma biçimidir. Kıyam/Ayakta durma, Rukü/Eğilme, Secde/Yere kapanma ve
Ka’de/Oturma adı verilen şekille gerçekleştirilen namaz ibadeti İslami
bir zorunluluk olmayıp tümüyle geleneğin ürünüdür. Namazın İslami olan
yönü Tanrı’nın adının yüceltilmesi, ona boyun eğilmesi ve ona yalvarıp
yakarılmasıdır. Tanrı kendisini anmak isteyen kullarına belli şekili
zorunlu kılacak kadar sığ bir varlık değildir. Asıl olan Allah’ın
anılması ise bunun belli bir şekle hapsedilmesi insani açıdan
insafsızlık olduğu kadar dinsel anlamda da bağnazlıktır.

Buna karşın şurası bir gerçek ki, insanlar özellikle de Sünni ve Şii
Müslümanlar yüzyıllardır alıştıkları, kanıksadıkları ve belledikleri
şekil şartlarına hapsedilmiş bir namazdan başka türlü bir ibadeti kabul
etmekte elbette ki zorlanacaklardır. Ancak unutulmamalı ki bu zorlanma
İslam adı altında gerçekleştirilen Arap Kültür Emperyalizmidir.

Arap ve diğer Orta Doğu halklarının tapınma biçimini, “Namaz ancak
böyle olur. Başka türlü olmaz!” diye dayatanlara karşı Alevi ulularının
nefesleriyle verdiği yanıtlara geçmeden önce Sünnlerce ileri sürülen
günlük namazların beş vakit olduğu şeklindeki iddiaya ve Şiilerin üç
vakit ısrarlarına değinmek ve bu konudaki akıl tutulmasını gözler önüne
sermek gerekir.



Sünni kimi din bilginleri Kur’an’da günlük beş
vakit namazın buyurulduğu düşüncesindedirler. Bu düşünceye varmak için
esas aldıkları söz konusu ayet şudur:


"...Güneşin doğmasından önce de,
batmasından önce de Rabbini övgü ile tesbih et. Gecenin bazı
saatlerinde ve gündüzün taraflarında da tesbih et ki, rızaya ulaşasın
."

(Taha suresi,130)




Bu ayette namaz/salat sözcüğü yerine tesbih yani
yüceleme sözü kullanılmıştır. Fakat sanki salat sözcüğü kullanılmış
gibi davranılmakta ve beş vakit namaza en güçlü kanıt denilerek bu ayet
ileri sürülmektedir. Ayrıca bu ayette “etraf “ yani “taraflar” ifadesi
geçtiği halde pek çok yorumcu bu sözcüğü “iki tarafında/gündüzün iki
tarafında yani iki ucunda “ biçiminde anlamlandırmaktadır. Oysa “iki
taraf” ifadesinin Arapça’daki karşılığı “tarafeyn” dir.




Görüldüğü üzere bu ayette iki çarpıtma vardır. Biri, namaz sözcüğü
kullanılmadığı halde kullanılmış gibi davranılmış olmasıdır. İkincisi
ise, taraflar sözcüğünün iki taraf/iki uç biçiminde tahrif edilmiş
olmasıdır.
Admin
Admin
YÖNETİM
YÖNETİM

Başak Kayıt tarihi : 19/01/14
Yaş : 64
Nerden : istanbul

moderatörler
tercübe: araştırmacı-yazar

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

6.tr Geri: site içi derlemeler

Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 26, 2014 4:03 pm

Alevi inancı açısından bakıldığında bu ayetten çıkan yorum şu
olmalıdır. Sabah, akşam, gece, gündüz ve her ne vakitte olursa olsun
Allah sürekli anılabilir. Bu anmanın şekli yoktur. Bu, bir sözle de
olabilir, bir hareketle de olabilir. Kişi buna içinde yaşadığı toplumun
gelenekleri çerçevesinde karar verebilir.



Bir başka ayet ise şöyledir:



“Gündüzün iki ucunda ve gecenin bir kısmında namaz kıl. Doğrusu iyilikler kötülükleri giderir.
"

(Hud suresi : 114)

Bu ayette iki taraf ifadesi doğru bir biçimde kullanılmıştır. “Gecenin
bir kısmında“ ifadesi bazı yorumcular tarafından “Gündüzün geceye yakın
kısımları“ biçiminde anlamlandırılmaktadır. “Kısımlar“ yani “Zülef“
ifadesi Arapça çoğul kuralları çerçevesinde en az üç adet anlamında
kullanılmaktadır. İki adet için başka bir çoğul kuralı vardır ki burada
ikil çoğul değil en az üç adet anlamına gelen çoğul eki kullanılmıştır.

Ayrıca diğer ayetin tersine tesbih yada zikr gibi sözcükler yerine
açıkça Namaz/salat sözcüğü kullanılmıştır. Fakat yine de bu ayette
“Gecenin bir kısmında” yada “Gündüzün geceye yakın kısımları“
ifadesiyle hangi vakitlerin kastedildiği belli değildir. Oysa
yorumcular; akşam, sabah ve yatsı namazlarının kastedildiğini ileri
sürmektedirler.

Bir başka ayet:



"Namazları ve orta namazını koruyun ve Allah'a gönülden boyun eğiciler olarak durun."

(Bakara Suresi, 238 )

Bu ayeti de beş vakit namaza kanıt
göstermekteler. Şöyle ki; Namazlar anlamına gelen “salavat“ sözcüğü en
az üç vakti bildirir. Bir de ayette orta namazından bahsedilmektedir. O
halde orta namazının gerçekten orta namazı olabilmesi için salavat
sözcüğü ile üç değil dört vakit namazın kastediliyor olması gerekir.

Görüleceği üzere burada da tam bir zorlama yorum vardır. Sünni
bilginler böylesi zorlamalarla beş vakit namazı ihdas etmeye
çalışmaktadırlar.

Kur’an’da benzer içerikte birkaç ayet daha bulunmaktadır. Bir kısmı
peygambere özel olarak seslenen ayetlerdir. Yani sadece peygambere özgü
buyruklardır.

Bu noktada “Vakitlendirilmiş namaz”dan bahseden ayeti ele almak yerinde olacaktır.

"Namazı bitirdiğinizde, Allah'ı ayaktayken, otururken ve yan yatarken
anın. Artık güvenliğe kavuşursanız namazı kılın. Çünkü namaz, inananlar
üzerine vakitlendirilmiş olarak yazılmıştır
 ."

(Nisa Suresi, 103)
Admin
Admin
YÖNETİM
YÖNETİM

Başak Kayıt tarihi : 19/01/14
Yaş : 64
Nerden : istanbul

moderatörler
tercübe: araştırmacı-yazar

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

6.tr Geri: site içi derlemeler

Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 26, 2014 4:04 pm

Namazın yani salat’ın vakitlendirilmiş
olmasından kasıt inananların belli vakitler tayin ederek Tanrı’yı
anmalarıdır. Toplu tapınma için belli bir vaktin tayin edilmesi
şarttır. Nitekim bu vakit açıkça belirtilmiştir. Kur’an’da hiçbir
yoruma gerek duyulmadan açıkça belirtilen tek namaz Cuma namazıdır.



Söz konusu ayet şöyledir:



“Ey İnananlar, Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında, Allah'ı
zikretmeye koşun ve alım satımı bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için
daha hayırlıdır.
 "

(Cuma suresi, 9)



Burada dikkat edilmesi gereken konu Cuma namazının kadın erkek ayrımı
yapılmadan tüm inananlara yüklenmiş olmasıdır. Ancak Sünni ve Şii
Müslümanlar bu gerçeği göz ardı ederek Cuma namazı sanki sadece
erkeklere farz kılınmış gibi hareket etmektedirler. Kur’an’ın bu
Tanrısal buyruğunu gereğince yerine getirenler de yine Alevilerdir.
Bilindiği gibi Aleviler Cuma günleri yani Perşembeyi Cumaya bağlayan
gece kadın erkek ayrımı yapmadan Cuma namazı kılmaktadırlar. Eski
takvimde ( Hicri ) yeni günün başlangıcının gün batımı olduğu gerçeği
dikkate alındığında Perşembeyi Cumaya bağlayan akşamın Cuma günü
içersinde yer aldığı görülecektir. Bu açıdan bakıldığında Alevilerce
Cuma akşamları yani Perşembeyi Cumaya bağlayan akşam yapılan Cem
ayinleri Kur’an’daki Cuma namazı buyruğunun yerine getirilmesi amacıyla
gerçekleştirilen bir toplu dua etkinliğidir. Hiç kuşku yok ki, Cem
ayini, Kur’an’da buyurulan toplu tapınmanın yani namazın Türk/Türkmen
toplumlarınca şekle dökülmüş halidir. Sünni ve Şii Müslümanlar Cuma
namazı adı verilen toplu tapınmada kadınlara yer vermezken Aleviler bu
konuda da ne denli doğru bir uygulama içerisinde olduklarını
göstermektedirle
r.



Nitekim Hünkar Hacı Bektaş Veli şöyle buyurmaktadır.



‘‘Erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde

Hakk’ın yarattığı her şey bakın yerli yerinde

Bizim nazarımızda kadın-erkek farkı yoktur

Noksanlık ve çirkinlik senin görüşlerinde...’’

Kur’an’da namazla ilgili bir diğer çarpıcı ayet de şudur:

“Eğer (bir tehlikeden) korkarsanız, namazı yaya olarak veya binek
üzerinde kılın. Güvenliğe kavuşunca da, Allah'ı, daha önce bilmediğiniz
ve onun size öğrettiği şekilde anın.”
 

(Bakara suresi, 239)



Gerçekten bu ayet egemen Sünni ve Şii çevrelerin dayatmacı yorumlarına karşı tam bir yanıttır.



Şöyle ki;



Namaz illa belli şekille kılınacak diye bir kural yoktur. Çünkü binit
üzerinde söz konusu o şekili uygulamak olanaksızdır. O halde
anlaşılıyor ki namazın şekil olarak değişmez kuralları yoktur. Zorunlu
durumlarda geleneğin ortaya koyduğu şekil değişebilmektedir.Bu zorunlu
durumları günlük yaşamda karşılaşılan durumlarla sınırlandırmak hem
doğru değildir hem de Allah’ın rahmet esaslı kolaylaştırıcılık
özelliğini onun iradesinin hilafına kısıtlamaktır. Bu zorunlu durumlar
kültürler arası farklılıklar boyutunda anlaşılmalıdır. Her kültürün
kendine özgü bir tapınma şekli vardır. Egemen Sünni ve Şii çevreler
sadece Orta Doğu ve Arap halklarının tapınma biçimini tüm Müslüman
halklara dayatıcı bir tavır içerisinde olmuşlardır. Bu tavır
yüzyıllardır Arap olmayan Müslüman halkların bir inanç ve akıl
tutulmasına uğraması sonucunu doğurmuştur. Bu inanç ve akıl tutulmasını
nispeten kıran tek halk, yine Alevi Türkmenlerdir. Başta Türkmenler
olmak üzere Türk kavimleri, dayatılan tapınma şeklini reddedip kendi
kültürleri çerçevesinde yüce Tanrı’ya ibadet etme yolunu yaşama
geçirmeyi büyük bedeller ödeme pahasına da olsa başarmışlardır.
 



Kur’an’ın indiği ve onun ilk muhatabı olan Arap
toplumunun kültürel ve geleneksel özelliklerinin pek çok dinsel konuda
izler taşıdığı biliniyorken başka toplumlara bu özelliklerin sanki
dinin aslındanmış gibi dayatılması Allah adına zulmetmekten başka nedir
ki?




Bu zulme seyirci kalmak ve yüce İslam dininin
Arap gelenekleri içerisinde boğulmasına göz yummak samimi birer
Müslüman olarak tahammül edebileceğimiz bir durum değildir. Aynı
şekilde İslam örtüsü altında Arap kültürünün halkımıza ve diğer
Müslüman halklara empoze edilmesi karşısında sessiz kalmak sahip
olduğumuz insani vasıflarımızın şekillendirdiği kişiliğimizin asla
kabul etmeyeceği bir husustur.




Namazla ilgili olarak üzerinde durulması
gereken bir diğer konu da savaş sırasında namazın nasıl kılınacağı ile
ilgili husustur. Bu konuda Nisa Suresi 101. ve 102. ayetlerde açıklama
yapılmıştır:


“Yeryüzünde sefere çıktığınızda, hakikati inkara
şartlanmış olanların âniden üzerinize saldırmasından korkarsanız
namazı/duayı kısaltmanızda sakınca yoktur. Kuşkusuz ki, gerçeği inkar
edenler sizin apaçık düşmanlarınızdır. O halde sen inananlar arasında
iken onlara namazda/toplu dua etkinliğinde önderlik yapacaksan, bir
bölümünün, silahlarını kuşanmış olarak seninle namaza durmalarına izin
ver. Onlar, namazlarını bitirdikten sonra, namazlarını eda etmemiş olan
diğer grubun her türlü tehlikeye karşı hazır vaziyette ve silahlarını
kuşanmış olarak gelip seninle namaza durmaları sırasında size
koruyuculuk yapsınlar; hakikati inkara şartlanmış olanlar sizin
silahlarınızı ve teçhizatınızı unutup bırakmanızı isterler ki âni bir
baskınla üzerinize saldırabilsinler. Fakat yağmurdan dolayı sıkıntıya
düşerseniz yahut hasta iseniz silahlarınızı bırakmanızda bir sakınca
yoktur; ama tehlikeye karşı hazırlıklı olun. Allah, hakikati inkar
edenler için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.”


(Nisa Suresi 101. 102.)
Admin
Admin
YÖNETİM
YÖNETİM

Başak Kayıt tarihi : 19/01/14
Yaş : 64
Nerden : istanbul

moderatörler
tercübe: araştırmacı-yazar

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

6.tr Geri: site içi derlemeler

Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 26, 2014 4:05 pm

(Nisa Suresi 101. 102.)

Görüleceği üzere bu ayette de zorunlu durumlarda namazın şekli ve
süresi konusunda değişiklikler yapılabileceği Tanrısal bir hüküm olarak
belirtilmektedir. Bu zorunlu durumlardan yukarıda da belirttiğimiz gibi
kültürler arası farklılıklar da anlaşılmalıdır. Özellikle göçebe
Türkmenlerin sosyal yaşamları dikkate alındığında ne denli zorunlu ve
zorlu durumların yaşanabileceği takdir edilecektir. Sürekli göç eden
Türkmenlerin yerleşik Araplar gibi bir ibadet yaşamlarının olması
mümkün değildir. Göçebe bir halka yerleşik bir halkın ibadet biçimini
zorunlu kılmak hiç kuşku yok ki bir zulümdür. Alevilerin neredeyse
tamamına yakınının göçebe Türkmen oymaklarından meydana geldiği
düşünüldüğünde, geçmişte belli zaman dilimlerinde yapılan Cem
ibadetlerinin ne denli isabetli bir uygulama olduğu daha iyi
anlaşılacaktır. Göçebe Türkmenlerin tarihsel süreç içerisinde yerleşik
yaşama geçmeleri ve özellikle kentleşmeyle birlikte kent yaşamının
gerekleri çerçevesinde Cem ibadetini zamansal olarak sabitleştirdikleri
bilinmektedir. Buna göre Cem ibadetleri Perşembeyi Cumaya bağlayan gece
yapılmak suretiyle zamansal olarak da sabitleştirilmiştir.



Ayrıca Sünni bilginlerin tüm ısrarlarına rağmen Şiiler günlük
namazların üç vakit halinde kılınabileceğini ileri sürerek aslında bu
hususta Kur’an’ın zannedildiği gibi net hükümler içermediğini fiilen
ilan etmiş olmakta değil midirler ?



Sünni din bilginlerinin günlük namazlar konusunda sergiledikleri bir
diğer gülünç durum ise namazın miraçta aslında elli vakit olarak
emredildiği fakat daha sonra Hazreti Musa’nın isteği ve Hazreti
Muhammed’in ricasıyla kademe kademe beş vakte indirildiği yönündeki
rivayettir. Bu rivayetin kaynağı Sünnilerin en sağlam hadis kitapları
olarak kabul ettikleri derlemelerdir.

“Hazreti Peygamber'e İsrâ gecesi, namaz elli vakit olarak farz kılındı.
Sonra azaltıldı ve beş vakte düşürüldü. Sonra şöyle seslenildi: Ey
Muhammed, şüphesiz bizim nezdimizdeki söz bir değişikliğe uğramaz.
Senin için bu beş vakit namaz, elli vakit namazın karşılığıdır."
 

(Buhâri, Salat, 76, Enbiya, 5)

Aynı içerikte başka hadisler yine Sünnilerce muteber kabul edilen başka
kaynaklarda da yer almaktadır. Söze konu bu hadislerde peygamber ile
Allah’ın neredeyse günlük namazların sayısı konusunda pazarlık
yaptıkları gibi bir manzara sergilenmekte ve bu pazarlıkta Hazreti Musa
da Hazreti Muhammed’in avukatı rolüne soyunmaktadır. Aslında bu durum
dinin hurafe ve efsanelerle ne denli özünden saptırıldığının
acıklı/trajik örneklerinden biridir.

Yeniden Kur’an’a dönecek olursak Kur’an’daki hükümleri zahiri/dışsal
anlamlarıyla anlamakta ısrar edip zamanın ve farklı toplumsal
özelliklerin doğurduğu yeni koşulları görmezden gelen Sünni ve Şii din
bilginlerine bir soru yöneltmek istiyoruz.

Kur’an’da Hacca davetin yer aldığı ayetteki anlamları aynen uygulamak
konusunda neden zahiri manaya bağlı kalmaktan vazgeçiyorsunuz?

Kur’an’da hacca davet ile ilgili ayette şöyle denilmektedir:

“İnsanlar içinde haccı ilan et ki, gerek yaya olarak ve gerek uzak
yoldan gelen yorgunluktan incelmiş develer üzerinde sana gelsinler.”
 

(Hac suresi, 27)

Bu ayetin zahiri/dışsal anlamı dikkate
alındığında haccın mutlaka ya yaya olarak yada yorgunluktan incelmiş
develer/binitler üzerinde yapılması gerekmiyor mu?



O halde neden bunu uygulamıyorsunuz da hacca otobüslerle, uçaklarla yada gemilerle gidiyorsunuz?



Hani Kur’an’ın tüm hükümleri uygulanmalıydı?
Admin
Admin
YÖNETİM
YÖNETİM

Başak Kayıt tarihi : 19/01/14
Yaş : 64
Nerden : istanbul

moderatörler
tercübe: araştırmacı-yazar

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

6.tr Geri: site içi derlemeler

Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 26, 2014 4:06 pm

Hacca yaya olarak ya da yorgunluktan incelmiş develer üzerinde neden gitmiyorsunuz?



Hem kendiniz böylesi hükümleri uygulamıyorsunuz hem de Alevileri sizin
anladığınız anlamda, sizin istediğiniz vakitlerde ve sizin istediğiniz
şekile dökülmüş olarak namaz kılmadıkları için taciz ediyorsunuz.



Ne hakla?



Üstelik bu ayette dikkat çekilmesi gereken bir diğer husus da “sana
gelsinler“ ifadesidir. Burada “sana“ ifadesiyle kim kastedilmektedir?
Hiç Kuşku yok ki burada kastedilen Hazreti Muhammed’tir. Ancak kimi
kaynaklarda bir önceki ayet de dikkate alınarak burada kastedilenin
Hazreti İbrahim olduğu da belirtilmektedir.



Hac ibadeti bizzat peygamberin şahsını ziyaret midir, yoksa Kabe’yi ziyaret midir?



Peygamberin şahsını ziyaret ise eğer neden o vefat ettikten sonra da hac ibadeti sürmüştür?



Yok kastedilen peygamberin şahsı değil de Kabe’nin ziyaret edilmesi ise o halde neden “sana“ ifadesi yer almaktadır?



Burada anlatmaya çalıştığımız husus, Kur’an’ın zahiri manasıyla
anlaşılması gerektiği konusunda yapılan/yapılacak olan bir ısrarın ne
denli tuhaf sonuçlar doğuracağıdır.

Özellikle namaz konusundaki ayetler dikkate alındığında görülecektir
ki, din bilginleri şifre çözer gibi hatta iğneyle kuyu kazar gibi namaz
vakitlerini saptamak için çırpınıp durmuşlardır.



İddia ettikleri gibi ve onların anladıklarını ileri sürdükleri haliyle
namaz günlük yaşamda bu denli önemli bir tapınma biçimi ise Yüce Allah
neden böylesi önemli bir konuyu açıkça ortaya koymamıştır?



Neden Allah bu denli yoruma ve kafa yormaya gereksinim duyulan ifadeler kullanmaktadır?



Oysa Kur’an’ın pek çok ayetinde Allah, Kur’an’ın apaçık ve net bir kitap olduğunu söylemektedir.



Bizce bunun yanıtı bellidir. Tanrı, ibadet/tapınma biçimini ve vaktini
inananların mensup oldukları kültürlere göre belirleyebilme imkanını
sağlamak için böylesi bir yolu irade etmiştir. Fakat zahiriler bu
gerçeği anlamak istemedikleri için çırpınıp durmaktadırlar.



Günümüzde kimi Sünni bilginler de namaz konusundaki şekil şartlarının
aslında dinin asli buyruklarından olmadığı ve tümüyle geleneğin
yansıması olduğu konusunda fikirler beyan edebilme noktasına
gelmişlerdir. Kuşku yok ki bu sevindirici bir durumdur. Bu hususta
ülkemizin yetiştirdiği ünlü din bilginlerinden Prof. Dr. Yaşar Nuri
Öztürk’ün öne çıkmakta olduğu malumdur.
 



Aleviler tarih boyu namaz konusunda kendilerine yönelik tacizlere kimi
nefes ve deyişlerde felsefi içeriği derin ve bilgece yanıtlar
vermişlerdir. Şimdi bu yanıtlardan bazılarını örnek olarak sunalım:
Admin
Admin
YÖNETİM
YÖNETİM

Başak Kayıt tarihi : 19/01/14
Yaş : 64
Nerden : istanbul

moderatörler
tercübe: araştırmacı-yazar

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

6.tr Geri: site içi derlemeler

Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 26, 2014 4:06 pm

Bana namaz kılmaz diyen

Ben kıluram namazımı

Kılur isem, kılmaz isem

Ol Hak bilür niyazımı

….



Bir kez gönül yıktın ise

Bu kıldığın namaz değil

Yetmişiki millet dahi

Elin yüzün yumaz değil



Savm, Salat, Hac, Zekat;

Hicaptır aşıklara !

Aşık, bundan münezzeh,

Naz u niyaz içinde…



Oruç, namaz, zekat, hac

Cürm ü cinayetdür

Fakir bundan azaddur,

Has u havas içinde...



Abdestimiz, namazımız,

Doğruluktur taatımız,

Aşka bağladık safımız,

Safımızdan kim ayıra...

Yunus Emre





Camilerde olan imam

Çoğu bilmez bunu tamam

Dört bin altı yüz seksen selam

Daha namaz sorar mısın



Kaygusuz Abdal

Sofular secde ederler mescidin mihrabına

Yar eşiği secdegahım, yüz sürerim kime ne

Kah çıkarım gökyüzüne hükmederim Kaf be Kaf

Kah inerim yeryüzüne yar severim kime ne



Seyyid Nesimi







Namazımız dara durmak

Orucumuz sabretmek

Biz bir oruç tutarız ki

Ramazan’a benzemez.



Seyyid Nesimi

Ve sanıyorum en susturucu yanıtı da büyük ozanımız Pir Sultan Abdal vermiştir:



Alınmış abdestim aldırırlarsa

Kılınmış namazım kıldırırlarsa

Sizde Hak diyeni öldürürlerse

Ben de bu yayladan Şah’a giderim…



Pir Sultan Abdal
 

Sonuç:



Aleviler üzerinde yüzyıllardır süren baskının yansımalarından biri
olarak nitelenebilecek beş yada üç vakit namaz dayatmasına karşı Alevi
inanç ve kültürünün tarihsel birikiminden yararlanmaya çalıştık

1. İslam dine göre namaz bir dua etkinliğidir. Bu etkinlik bireysel
olarak yapılabileceği gibi toplu olarak da yapılabilmektedir.



2. İslam dinine göre namazın belli bir şekli yoktur. Her toplum kendi
kültürü/gelenekleri çerçevesinde bir takım şekil ihdas edebilir.



3. İslam dinine göre günlük olarak beş yada üç vakit namaz söz konusu
değildir. Namazın gerek şekli gerekse de ihdas edilmiş vakitleri
tümüyle zorlama yorumlara ve Orta Doğu ve Arap halklarının
geleneklerine dayanmaktadır.



4. Alevi–Bektaşilerin namaz konusunda geliştirdikleri içtihad, mensup
oldukları kültürlerinin doğal sonucudur. Bu bağlamda cem ayini,
İslam’ın namaz emrinin Alevi ve Bektaşilerce uygulanma biçimidir.



5. Alevi–Bektaşilerin namazı cem ibadetidir. Başka türlü bir namaz
Alevi inanç ve kültüründe olmadığı gibi Alevi geleneğine de aykırıdır.
Admin
Admin
YÖNETİM
YÖNETİM

Başak Kayıt tarihi : 19/01/14
Yaş : 64
Nerden : istanbul

moderatörler
tercübe: araştırmacı-yazar

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

6.tr Geri: site içi derlemeler

Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 26, 2014 4:07 pm

6. Cem ayini,
içerisinde barındırdığı kıyam yani dara durma, tecella ve temanna yani
rukü ve ayrıca defalarca icra edilen secdesiyle İslam’ın namaz
buyruğunu karşılayan en güzel ritüeldir.



7. Cem ayini yerine başka türde bir namazı benimsemek yada bunu savunmak Aleviliğin eritilme çabasından başka bir şey değildir.



8. Kur’an’da vakti hiçbir yoruma gerek duyulmadan açıkça belirtilen tek
namaz Cuma namazıdır. Alevi–Bektaşilerin Cem ayinlerinin yapılış vakti
yani Perşembeyi Cumaya bağlayan gece Cuma namazı vaktidir. Cuma
namazının vakti Cuma günü süresinin tümüdür. Bu sürenin her hangi bir
bölümünde namaz ifa edilebilir.



9. Cuma namazı Kur’an’da kadın erkek ayrımı yapılmadan tüm inananlara
emredilmiştir. Bu bağlamda Alevi–Bektaşilerin kadın erkek birlikte cem
yapmaları Kur’ansal buyrukla örtüşen gerçek bir ibadet hüviyetindedir.



10. Namaz konusunda yüzyıllardır süren Sünni ve Şii uygulamalarının bir
inanç ve akıl tutulması olduğu açıktır. Sünni ve Şiilerin bu konudaki
yorumlarına Alevilerin gösterdiği saygı eşit düzeyde bir karşılığı hak
etmektedir. Bu bağlamda Alevilerin namaz ile ilgili olarak
geliştirdikleri yorum ve uygulamaya Sünni ve Şii din bilgileri de aynı
şekilde saygı göstermek zorundadırlar.



11. Kur’an’da, Allah’ın yatarken, ayaktayken ve otururken de anılmak
suretiyle ibadet edilebileceği net bir biçimde belirtildiğinden namazı
belli bir şekle hapsetmeye çalışmak isabetli bir tutum değildir.



12. Alevi–Bektaşi inancına göre cem ayininin teolojik kökeni kırklar meclisidir.



Son söz olarak yineleyelim ki, Alevilerin namazı cem ayinidir. Başka namaz bilmeyiz.
Admin
Admin
YÖNETİM
YÖNETİM

Başak Kayıt tarihi : 19/01/14
Yaş : 64
Nerden : istanbul

moderatörler
tercübe: araştırmacı-yazar

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

6.tr Geri: site içi derlemeler

Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 26, 2014 4:09 pm

------------------NAMAZ--------------------------------------------------------------

Önce bakalım Kuran namaz olayına nasıl bakar...

AL_hac 26: " An o zamanı ki biz İbrahim'e bana hiç bir şerik tutma ve
tavaf edenlere , namaz kılanlara , rüku edenlere , secde kılanlara
tertemiz tut evimi diye Beyt'in yerini göstermiştik"

İbrahim peygamber zamanında bahsedilen namaz ve secdeden maksat Allah'a
ram olmaktır . O dönemde namaz günümüz gibi kılınmazdı, gaye Allah'ın
önünde eğilmektir, bedensel veya ruhsal olarak; ram olmaktır yani...

Al_ANBİYA 73: " ( İbrahim , Lut, İshak, Yakup) Onları öyle rehberler
ettik ki emrimizle halkı doğru yola sevk ederler ve onlara hayırlı
işleri, namaz kılmayı, zekat vermeyi vah yettik ve onlar bize ibadet
eden kişilerdi"...

Bu ayetten de anlaşılıyor ki bu peygamberler bildiğimiz şekilde namaz kılmazdı...
Burada da namazdan gaye Allah'ın önünde eğilmek yani ram olmaktır...

Taha 14: " (Musa'ya) Şüphe yok ki ben öyle bir Allah'ım ki yoktur
benden başka tapacak, bana kulluk et ancak ve namaz kıl beni anmak
için"...

Bu ayetten de maksat Allah'a ram olmak, önünde eğilmek...

Yusuf 101: " Rabbim, sen bana saltanat ihsan ettin ve rüya yormasını
bellettin. Ey gökleri ve yeryüzünü yaratan , sensin benim dostum,
yardımcım dünyada da , ahrette de , beni Müslüman olarak öldür , iyi
kullarına kat beni"...

Yusuf peygamber zamanında bilindiği gibi Müslümanlık yoktu... Burada da
Müslümanlıktan maksat pırıl pırıl dürüst bir insan olmaktır...

Tüm bu sebeplerdendir ki kim ki Müslümanlığı şartlara bağlarsa
(Sünniler) , ki bağlıyorlar bu demektir ki : Kuran'a şirk koşuyorlar...
Bunu iddia etmeleri için tek çareleri Kuran'ın değiştiğini iddia etmeleri lazım ki bunu yapamazlar

Meryem süresi 30: " İsa , şüphe yok ki dedi; ben Allah'ın kuluyum, bana kitap verilmiştir ve beni peygamber etmiştir.
Meryem 31: " ve nerde olursam olayım kutlamıştır beni ve diri oldukça namaz kılmamı , zekat vermemi emretmiştir bana"...

Aynı şekilde Hz. İsa bildiğimiz şekliyle namaz kılmazdı, buradaki namazdan da amaç Allah'a ram olmak, önünde eğilmek...

Bu ayetler Namazın Allah gözüyle ne oluşunu açıklamak içindi

Ve hatta ve hatta yürüyerek veya hayvan sırtında iken bile namaz kılınırlığı ile ilgili ayet vardır...

Bakara 239: " korkuyorsanız yürüyerek, yahut hayvana binmiş olduğunuz
halde kılın(namazı) .Emniyete çıktınız mı bilmediğiniz şeyleri size
belleten Allah'ı anın"...

Artık tüm bu ayetlerle namaz kılmak nedir apaçık olmuştur : hele ki yürüyerek veya hayvan sırtında iken bile kılmak mümkünmüş..
Aşikardır ki namazdan gaye Allah'ın önünde bedensel veya ruh haliyle eğilmektir yani ram olmaktır...
İslam peygamberi Hz. Muhammed Allah’ın huzuruna çağrıldıktan sonra İslam içinde bir takım çıkarlar söz konusu olmuş

Ehli_sünnet geçinenlerin ataları EbuBekir, Ömer bile “İslam elden gider
korkusuyla”,sözde çok sevdikleri peygamberin naşı hala ortada
duruyorken, cenaze işlerini yerine getirmeden , halifelik işiyle
ilgilenmişlerdir, ve oldu bittiyle halife olmuşlardır.

1000 küsur yıldır lanetlediğimiz lanetli Muaviye, Yezit ve bunların
cephesinde yer alanlar sevgili peygamberimizin soyuna düşmanlık
gütmüşlerdir (Ehli_Beyt'e)


O zor dönemlerde Hz. Ali ve peygamber soyunun yanında yer aldığımız için bizlere Alevi, Ali yandaşı denilmiş
Yezit , Muaviye ve benzer lanetlilerden iyice ayrılmamız gerekiyordu ,
bunlar Hz.Ali gibi bir şahsiyete camilerde küfür ediyorlardı, savaş
açmışlardı , ordu kaldırmışlardı.
Zamanında Hz.Muhammed’in eşi ve Ebubekir’in kızı Ayşe bile Hz.Ali’ye
karşı ordu kaldırmış, halifeliğini tanımamıştı, ve yüz binlerce
Müslüman’ın ölmesine, İslam’ın bölünmesine katkı sağlamıştır; ki böyle
bir azgını günümüzde bile ehli sünnet geçinenler dilinden düşürmez,
değer verirler…

Lanetli Muaviye Hz.Ali gibi bir şahsiyete savaş açıp halifeliği belirli
kurnazlıklarla elinden gasp edip almıştı ve 5 inci halife olmuştu .
Camiler lanetlilerin kontrolüne geçtiği için fesat yuvalarına dönüşmüştü

Hak imamlarından İmam Cafer_i_Sadık İmam Cafer buyruğunda Cem evlerinin
ve Ehli Beyt’e uyacak Müslümanların ne gibi davranması gerektiğine
ilişkin her şeyi açıklamıştır.

Musahiplik kurumdan tutun, cem’de ki hizmetler ve Ehli_Beyt’e inananların nasıl davranması ile ilgili her şey mevcuttur.
Elbette ki azgınların peşine takılmaktan hak ve pak imamların peşine
takılmak tercih’tir, ve veda hutbesinde Kuran ve Ehli Beyt’e sarılmak
apaçık tavsiye edilmiştir, bunu Sünniler bile inkar edemiyor

Konu iyice anlaşılsın diye Kuran’dan bir kaç ayet vereceğim

Al_tavba 107: "Zarar vermek , kafirlikte bulunmak , inananların
aralarını açmak , daha önce Allah'a ve peygamberiyle savaşanın
gelmesini gözlemek için mescit kuranlara gelince : biz ancak iyilik
istemekteyiz diye yemin edecekler ve Allah'sa tanıklık etmektedir ki
onlar yalancıdırlar"

Ne diyor ayet: "kafirlikte bulunmak için mescit kuranlardan" bahsediyor...

Al_tavba 108: Orda hiç bir zaman namaz kılma , ilk günden itibaren
Allah'tan çekinmek ve ona itaat etmek temeli üstüne kurulmuş mescit,
elbette namaz kılmana daha layıktır. Orda öyle erler var ki arınmayı
severler ve Allah , temizlenip arınanları sever".

Bu ayetten de aşikardır ki namaz kılınacak yerler var ve kılınmayacak yerler var...

Al_tavba 109: " Yapıyı Allah'tan korkup çekinme ve rızasını kazanma
temelleri üstüne yapan mı daha hayırlıdır yoksa , temeli kayıp gitmekte
olan bir yerin kıyısına yapıp da o yapıyla beraber cehennem ateşine
yıkılıp göçen mi? Ve Allah , zulmeden bir topluluğu doğru yola sevk
etmez".

Namaz'ın amacı Allah'a ram olmaktır, ve Allah'a ram olmanın şekilciliği olmaz ve Allah istediğine doğru yolu buldurur



Ayrıca geçmiş dönemden bugüne gelmiş geçmiş tüm ehli sünnet geçinenleri
ve Ehli Beyt taraftarlarını teraziye koymak hangi akımın doğru kulpa
yapışmış olduğunu anlamak açısından yeterlidir…


İmam Ali, Ehli_Beyt imamları, Hacı Bektaş Veli, Pir Sultan,
Hz.Mevlana,Yunus Emre ve günümüz cem evleri ve Alevileri dünya çapında
ne yönde anıldıkları bakımından meydandadırlar , ne bir gizli yönleri,
ne bir kul hakkı yeyişleri söz konusu ..

Çizgiye hak olmakla pak olmakla sadık olunur çünkü İslam Sünniler gibi
namaz kılma dini değildir, İslam Hak ve pak olanların dinidir.

Diğer yandan EbuBekir, Ömer , Osman , lanetli Ayşe , Muaviye , Yezit, ve bunların izini sürmüş olanlar da ortada …
Günümüzde , Taliban, Saddam, ve hala kul hakkımızı afiyetle yiyen
,sözde ehli sünnetçi Sünni diyanet ve felsefesi de herkesin bildiği
gibi ortadadır…

Tablo bu kadar açık ve nettir.



Bakara süresi 142inci ayeti konuyu apaçık ediyor:

: " İnsanlardan aklı idraki olmayanlar diyecekler ki : bunları
yöneldikleri kıbleden döndüren sebep de nedir? doğu da Allah'ındır batı
da . Dilediğine doğru ve düz yolu buldurur”.


İşte , yukarda anlatılanlardandır bizleri yöneldiğimiz kıbleden
döndüren sebep ve Allah apaçık bildirmiştir ki Doğu’da Allah’ın Batı’da
ve dilediğine doğru ve düz yolu buldurur…

Doğru yolu bulamamış olmamızı iddia etmek haddini aşmak olur, ki böyle
bir şeyi iddia etmek Allah’a apaçık şirk koşmaktır, çünkü yukarda ki
ayetten de anlaşılacağı gibi doğru ve düz yolu buldurmak, hidayet etmek
Allah’ın işidir…

İşte Kuran ispatlı bu sebeplerdendir ki Aleviler, Sünniler gibi namaz kılmaz ve camiyle işleri kalmamıştır..

SAYIN CAN :bu konu daha önce işlendi .biraz forumda gezinsen zahmet
olmazsa orda soru ve cevaplarını bulabilirsin .bu cevap yazısıda önceki
konuda işlenmiş cevaplardandır ..kendi yazımdır ..gezin bul oku tüm
canların degerli zamanlarınıda köreltme ...bizde namaz yok sizde varsa
sizede kolay gelsin olmayan emevi namazınız ...şimdilik ...
Admin
Admin
YÖNETİM
YÖNETİM

Başak Kayıt tarihi : 19/01/14
Yaş : 64
Nerden : istanbul

moderatörler
tercübe: araştırmacı-yazar

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

6.tr Geri: site içi derlemeler

Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 26, 2014 4:09 pm

*Sayın CAN. kıssadan hisse birdaha yazayım algılama eksikliği var galiba biz ***alevilerde ***namaz vakit olgusu hiç olmadı .
bunu derken KURAN okuyoruz ve araştırıyoruz . siz ise halen yazılan
yazıları okumadan vede namazdan işleyerek neyi amaçladığın belli alevi
forumda alevilik üzerine yazılar yaz bilmiyorsan alevi degilsen
yazılanları oku ....

dersini birazda evde çalış .bize lazım degil .cem ayini ile ilgili yazılar var aç onları öğren bırak şu namaz sevdasını ..

sana bir tavsiyem ..tevrat kitabını bir oku namazı anlatsın sana 
bizde sizdeki namaz yok semah var ..

Tanımlı Sünni Miracı namaz nasıl 5 vakit olmuş ve çelişkileri
Degerli canlar...

Sünniler ve şiiler namaz ibadetinin Miraçta farz olduğuna İnanır ve aşağıdaki delilleri sunarlar..

Bugün sünni anlayışta günlük vakitli kılanan namazı ele alacağız ve
neden vakitli kıldıklarını, bu vakitli namazı neye dayandırdıklarını
analiz edeceğiz..

Sünni namazları...belli vakitlerde olandır..Günlüktür belli zamanlarda
kılınır... Sünni anlayış.. Namazın.. her gün, günde beş vakit kılınması
zorunluluğunu aşağıdaki hadise dayandırır...

" Peygamber, miraç'ta Tanrı'dan Mü'minler için günde elli vakit namaz
buyruğu almış fakat dönüşte yolda hz. Musa'ya raslamış, Hz. Musa,
Peygamber2e günde elli vakit namazın insanlara ağır geleceğini
söyleyerek Tanrı'dan bunu indirmesini istemiştir. Hz. Muhammed, Hz.
Musa'nın öğüdüyle yeniden tanrı katına gidip günlük namaz vakit
sayısının indirilmesini talep etmiştir. Tanrıya her gidişinde beş vakit
indirilmiştir... Hz. Musa, Hz. Muhammed'e daha da indirilmesi için
tanrı katına tekrar tekrar gitmesini istemiştir.. En son beş vakte
indirildiğinde bile hz. Musa aynı isteği tekrarlamış. fakat peygamber,
bundan daha az sayıda vakit için tanrıdan ricacı olamayacağını
belirtmiştir..."

Böylece sünni islam anlayışına göre beş vakit namaz kesinleşmiştir...
Bu rivayet sünni ekolün en güvenilir kaynakları kabul edilen BUHARİ'nin
hadis kitabında ve daha bir çok sünni hadis kitaplarında nakledilir...

Beş vakit namaza dayanak gösterilen bu uyduruk hadis öncelikle..
Kur'ana islama ve Allah'a ve de Peygamber'e hakarettir.. uydurma olduğu
aşikardır... şöyleki... bu hadisi doğru kabul eden sünnilere sormak
gerekir...

1- Tanrı, Peygamber bile olsa, birilerinin isteğiyle sürekli görüş
değiştiren ve karar veremeyen bir varlık mıdır ki, elli vakti kademe
kademe beşe kadar indirmiştir?

2- Hz. Muhammed, günlük elli vakit namazın kendi inanları için
katlanılamaycak derecede zor olduğunu akıl edemeyen biri midir ki, hz.
Musa'nın akıl vermesiyle hareket etmiştir?

3-Tanrı ve Hz. Muhammed namaz vakitleri ve sayıları konusunda Tanrı ile pazarlık mı yapmışlardır?

4-Hz. Musa, Tanrı ile Hz. Muhammed arasında pazarlık mı yapmıştır?

5-Hz. Musa, namaz vakitleri konusunda hem Hz. Muhammed'e hem de tanrı'ya etkide bulunan gerçek bir belirleyici midir?

6- Yoksa sünni İslam'daki günlük beş vakit namazın uygulamasının kaynağı Hz. Musa mıdır?

7- Tanrı günlük elli vakit namazın insanlar için güç olduğunu Hz. Musa olmasa anlayamayacak mıydı?

Bu soruları yönelttimizi sünni ulema bize cevap olarak şu yanıtı vermekte..

"..Hazreti Peygamber'e isra gecesi, namaz elli vakit olarak farz
kılındı. sonra azaltıldı ve beş vakte düşürüldü. Sonra şöyle
seslenildi. Ey muhammed, şüphesiz bizim nezdimizdeki söz bir
değişikliğe uğramaz. senin için bu beş vakit namaz, elli vakit namazın
karşılığıdır.." (Buhari, salat, 76, Enbiya, 5)

SİZCE SORULARIMIZA YANIT MIDIR BU CEVAP?..İKNA OLDUNUZ MU? BANA
KUR'ANDAN SAPAN...HATTA KUR'AN İLE ÇELİŞEN BİR UYDURUK HADİS VE BU
UYDURUK HADİSE DAYANAK YAPILAN UYDURUK BİR CEVAP OLARAK GELİYOR


yukarıda yazdıklarımın cevabını biliyormusun .oku bu konuyu ve tekrar tekrar işlemene gerek yok .konu kapandı 
Admin
Admin
YÖNETİM
YÖNETİM

Başak Kayıt tarihi : 19/01/14
Yaş : 64
Nerden : istanbul

moderatörler
tercübe: araştırmacı-yazar

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

6.tr Geri: site içi derlemeler

Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 26, 2014 6:12 pm

CAN;Geylani..Burdan kapılarda şeriatte olduğunu ğörürüz .
.
yanlız şunu belirteyim abi,tasavvuf şeriatsız olmaz.yani
zahiri boyutu olmadan batıni yönnden fayda gelmez.hem zahir hemde
batındır birbirini tamamlayan.şekli yönü elbet vardır....





"Kamil İnsan " olmanın koşulu "Dört Kapı'"dan geçmektedir.


Hacı Bektaş Veli, Mevlâna ile karşılaştı ğında "Şeriat'ta şu senindir,

bu be nim; Tarikat'ta hem senindir hem benim; Hakikat'ta ise ne

senindir,ne benim " diyerek,konunun felsefi yanını, net biçimde orta

ya koymuştur.
 

"Dört kapı" kavramı da diğer pek çok kural gibi,Aleviliğin vazgeçemeye-
ceği ilkelerdir: Şeriat kapısı ,Tarikat kapısı, Marifet kapısı ,Hakikat Kapısı....
Bunlardan geçilmediği zaman kişi hamdır,çiğdir. Alevi süreğine girmek ancak bu dört kapıdan geçmekle mümkündür.


BİRLİK, DİRLİK KAPISI


En son kapı "Hakikat kapısı'dır. Adındanda anlaşılacağı gibi, gerçek
kapı budur.Bu kapıda insan kendini eğitir.eksiklerini tamamlar ve
Tanrı'yla karşı karşıya gelir. Bu kapıda birlik vardır,dirlik vardır
Birlikte üretip,birlikte tüket
mek vardır.Bu kapıda,insanlar arasında ayrı gayri yoktur. Herşey toplum için
dir. Dayanışmak yardımlaşmak...bu kapıdan geçmekle mümkündür.

......Hacı Bektaş'ın dediği gibi,bu kapıda "Ne senindir,ne benim"; halkındır
toplumundur. Benlik yok olmuştur.
Hakikat kapısına varmak için, önce Şeriat kapısından, ardından Tari
kat kapısından daha sonra da marifet kapısından geçmek şarttır. Bu üç
kapıdan birinde başarı gösteremeyenler gerçek kapıya ulaşamazlar .Alevi
lerce her vesileyle anılan ve çok önemsenen bu dört kural şu şekilde açıklanabilir
 :

..Şeriat Kapısı
..Tarikat Kapısı
..Marifet Kapısı
..Hakikat Kapısı.
.

..Şeriat Kapısı: Kişi bu kapıdayken,İslamiyet'in koyduğu kurallara hiçbir ek-
sik bırakmadan uymak zorundadır.Peygamberimiz Hz.Muhammed, Müslüman
lıkta uyulması gereken bütün kuralları bu kapıya koymuştur.Bir Alevi
de, Sünni gibi daha yolun başındayken bu kurallara uyacaktır belki
fakat ne var
ki, Anadolu Alevileri bu kapıdan çoktan geçtiklerine inanırlar. Burada
daha çok şekilcilik vardır. Önemli olan esas ise, öz ise bu kadar katı
kurallar niye?.....
..Hacı Bektaş Veli'nin öğretisinden etkilenen, "Aleviler bu kapıdan çok
tan geçtiklerine inanmaktadırlar" demişti. inanışa göre, yüzyıllar önce
bu görev tamamlanmıştır. Aynı şeyleri tekrarlamanın hiç bir yararı
yoktur, anlamı da yoktur. Aleviler'in Ulu bildiği ünlü ozan Kul Nesimi
bu görüşü şu
şekilde şiirleştir miştir;


Abdestimiz katlanmak
Namazımız sabretmek
Biz oruç tutarız
Ramazana benzemez


..Tarikat Kapısı: Alevi-Bektaşi inancına göre, Tarikat kapısı Hazreti Ali'den
kalmıştır. Alevi süreginin,ana ilkeleri bu kapı ile ortaya konmaktadır. birisiyle
MUSAHİP (Yol kardeşi) olmayanların kesinlikle bu kapıdan geçmaya
hakları yoktur.Tarikat yolunda yürümek kolay değildir.Belli
yükümlülükleri vardır.
Bunların en önemlisi tarikat eri olan insanın sır saklamasıdır;ser verip sır vermemesi gerekir.
..Marifet kapısı: Önceki kapılardan başarıyla geçen kişi Marifet
kapısına girmeye hak kazanmıştır.Marifet kapısı,bilim kapısıdır...
Marifet kapısı ,öyle bir kapıdır ki ,çiği pişkin,hamı oldun kılar.Bu kapıdan,
giren can bilgisizlikten arınmış olarak çıkar.En zor kapı, burasıdır.Üç
evresi vardır.İlki "Ayne'I-yakın",ikincisi "İlme'Iyakın",son evre ise
"Hakke'I-yakın"dir.
Ayne'I-yakın,bizzat görerek tanıyıp öğrenmektir.İlme'I-yakın,bir müddet
eğitim görerek öğrenip tanımaktır.Hakke'I-yakın ise,sonuca varmaktır,
doğruyu bulmaktır.Bu marifet kapısının en son aşamasıdır.Evrenin ve
doğanın nasıl oluştuğunu,yaratılışını,öğrenip kavramak,ancak bu durakta,
yani Hakke'I-yakın durağında mümkündür.Kişi,artık bu noktada belli bir senteze varmıştır.
...Hakikat Kapısı:Şeriat,Tarikat ve Marifet kapılarını geçip
Hakikat(Gerçekler)kapısına ulaşabilen bir kişi artı insan-ı
kâmildir.Tanrı'ya,doğa ve evrene ait bütün bilgiler,ancak bu kapıda
öğrenilebilir.Gerçekleri öğrenip kavramak,Hakikat kapısı'ndan geçmekle
mümkündür.Kişi burada Tanrı ile yüzyüzedir.O'nunla beraberdir...Benlik
burada yok olur.Bu kapıdan geçmiş insanda bencillik olmaz,kibir
olmaz,kin olmaz...Birlik ve beraberliğin önemi burada anlaşılır.



Şer'i şerif inkâr olunmaz amma
Şeriat var şeriattan içeri
Tarikat sırrullah bulunmaz amma
Tarikat var tarikattan içeri

Gördüğüm şeriat şeriat değil
Gittiğin tarikat tarikat değil
Hakikat sandığın hakikat değil
Hakikat var hakikattan içeri

Vech-Harabi'ye gel eyle dikkat
Hakk'ın cemaline eylersin rüyet
Sade "Hak var"demek,değil marifet
Marifet var ,marifetten içeri
 

.tüm Canlara saygılarımla.
Admin
Admin
YÖNETİM
YÖNETİM

Başak Kayıt tarihi : 19/01/14
Yaş : 64
Nerden : istanbul

moderatörler
tercübe: araştırmacı-yazar

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

6.tr Geri: site içi derlemeler

Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 26, 2014 6:13 pm

Alevilikte Namaz[/b] Öncelikle namaz kelimesinin manasına bakmak gerek.
Namaz Farsçadan dilimize geçmiştir. Arapça salah anlamına gelmektedir.
Salah ise dua, niyaz anlamına gelmektedir.
Kuran’da ise şekilsel namazın kaç rekat olacağı hangi duaların okunacağı yazmamaktadır.
Kur’an’da 80 küsur yerde “secde” ve 264 yerde “dua” ibadeti faaliyeti geçmektedir ki, Aleviler de bu faaliyetleri “Niyaz” olarak yapmaktadırlar.
Nisa suresi 103. ayette şöyle yazar “Allah’ı ayaktayken, otururken ve yan yatarken zikredin”
Buradan açıkça belli ki Allah’ı anmanın şekli ve şemali yoktur.

Aleviler Cemlerde halka namazı kılarlar. Burada zaten Kuran_ı Kerimde yazan secde,niyaz,ruku kelimeleri uygulanır.

. Alevilerde kıble insanın cemalidir,
 kıyam salavat ile ayağa doğrulmadır, kıraat ise Kur’an sure ve ayetlerinin duvaz ve nefeslerle diz üstü gelinerek saz eşliğinde okunmasıdır. Rükû’ya varma, Secde’ye inme, Sücûd yere niyaz, alın koyma, çapraz el bağlama, boyun bükme gibi vücud ritüellerini; Alevi cem ibadetinin her safhasında görmek mümkündür. Bu ibadet biçimine: “Halka Namazı” denir. Aleviler, Ayn-i Cem’de “Allah...Allah !” ya da“Huu...Huu... !” nidalarıyla yakarırlar ki; bu davranış biçimselliği, Araf Suresi 55. Ayeti’ne
dayanmaktadır. Bu Sure de şöyle emredilmektedir: “Rabbinize yalvara
yalvara ve için için dua edin...” Bu toplu tapınma ve yakarmalar
sonrasın da; canlar duazlar ve deyişler çalınıp söylenirken “için için”
dua ederler ve huşu içinde sağa sola hafifçe salınırlar, ellerini
dizlerinin üstüne öne doğru sürerek çekerler.
Bu satırlardan belli olunacağı gibi Cemlerimizde halka namazı sırasında Kuranda geçen ruku,secde kelimelerini uygulamaktayız.

Yunus Emre’nin Şu dizeleriyle bitirmek istiyorum bu konuyu:

“ Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil 
Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil 
Yol o dur ki doğru vara göz o dur ki Hakkı göre 
Er o dur ki alçak dura yüceden bakan göz değil”. 
(Yunus Emre) 
Admin
Admin
YÖNETİM
YÖNETİM

Başak Kayıt tarihi : 19/01/14
Yaş : 64
Nerden : istanbul

moderatörler
tercübe: araştırmacı-yazar

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

6.tr Geri: site içi derlemeler

Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 26, 2014 6:34 pm

HER CANA YÜREKTEN MERHABALAR..İnsanların manevi tehdit altına alındığı günümüzde, beş vakit namazı kılmayanın kafir olduğu ve cehennemde cayır cayır yanacağı yayımlanmıştır. 
peki soralım! 
Bu gün yunus emre yi sünnileştirmek isteyen kesim acaba yunus emre nin koyu bir tasavvufcu olduğunu bilmedenmi beş vakit namazcı yapmak istediler. 
Hz. Mevlana beş vakit kılmış mı? 
Hz. Hünkar Hacı Bektaşı Veli' den irşad olarak, Şemsi Tebrizi ile musahip olup cem yapıp ilahi aşk ile semah dönmemişlermidir? 
Hz. Muhammed ve Hz. Ali beş vakit namaz kılsalardı, pir Hoca Ahmet
Yesevi, pir Hünkar Hacı Bektaşı Veli' de kılardı.çünkü bu pirler
onların izinden gelmişlerdir.beş vakit namazı emevi halifeleri başlattı
ve günümüze kadar getirdi.

Bu gün görüyoruzki sünni islam tasavvuf ilmi vahdeti vucut -yunus emre
-mevlana ,gibi büyük degerleri içine çekmeye çalışıyorlar ....

**biz büyük ulularımız ,dergahlarında KURAN ,tasavvuf ilmi insan
erdemliliğini yevirken yetiştirirken ve bu zahir ve batin ilmi ,
sünnettede kendi ne sahabeler tarafından verilmiş sözlü ,ve yazılı
sünnete uyarak gelmiş ,uygulamış tır ,sünni islam tasavvuf ilmi ile
degil ,KURAN zahiri -şeriat ,sünnet ,sünnet olayı karışık bir hal de
bugün sünni bir din adamı bir şey söylüyor bir diğeri farklı söylüyor ,

sünni islam yukarıda saydığım ve 32 farz düzlemi ve 5 vakit namaz , ile
var olduğunu kendine şartladılar...bu hal ve vaziyette kendini tutarken
oysa ,diğer taraf insanı kamil -tasavvuf vahdeti vucud -vahdeti mevcut
-KURAN zahir -batin ..namaz(niyaz) ...semah ve cem le islamda kendini
öğretileri ilede kendini tuttu burda sünni islam insani ahlak ,KURAN
esasına batiniliği katma anlama ,tasavvufda yunusta ,hacıbektaşi velide
diğer ulularda YÜZYILDIR izini sürmedikleri degerleri araştırmaya
başladılar .feyz aldılar ...önceden zıtı olanlar buğün kabulleri oldu
.....

.....Sayın Canlar alevilik yolunda islamda ne varsa içsel dışsal ,inanç
boyutunda bir zincir halkası gibi tam olarak eksiksiz var sıralama
yapılırsa bu sayfalar yetmez ...ancak bir şey var onu söyleyim biz
aleviler bu yolu götürmemiz lazım tarikata girmemiz lazım dışında degil
içindeki alevilerden olmalıyız ...

saygılar ..dost kalın bilğiyle ...kalın
Admin
Admin
YÖNETİM
YÖNETİM

Başak Kayıt tarihi : 19/01/14
Yaş : 64
Nerden : istanbul

moderatörler
tercübe: araştırmacı-yazar

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

6.tr Geri: site içi derlemeler

Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 26, 2014 6:47 pm

misafir´isimli üyeden Alıntı



Ya
arkadaşlar kendimi gerçekten suçlu hissetmeye başladım ya ben sizin
huzuzurnuzu kaçırdıysam özür dilerim fakat sadece öğrenmek için tek bir
soru sordum namaz ibadetini neden farklı yaptınız diye. Fakat anladımki
bu soruyu size sormak bile sizin huzurunuzu kaçırıyormuş ben bunu
öğrendim. Neyse ne ben sormuş olayım nede siz cevaplamış olun.
Huzurunuzu bu soru ile kaçırdığım için kusuruma bakmayın. Oysaki ben
bir Hristiyanada bu soruyu sordum. Kendisine dedimki neden namaz
kılmıyorda İstavroz yapıyorsunuz dedim bana hemen cevap verdi ve oda
bana sordu şimdi söyle bakalım siz neden ibadetinizi namaz kılarak
yapıyorsunuz ne anlama geliyor dedi bende kendisine bir bir açıkladım.
Gayet güzel hoş sohbet ettik. Sonuçta ikimizdede bilgi alışverişi
mantıgı vardı. Bilmem anlatabildimmi. En güzeli cevap verebilecek daha
bilgili Alevi arkadaşlara sormak nerdeyse 4 sayfa oldu sadece cem24d
nickli arkadaşla anlaşabildik. Şimdi medatör arkadaş kimse isterse
silebilir üyeliğimi çünkü volkan ardaşın söylemine göre ben forum
kirliliği yaratıyormuşum ve hatta demogaji yapıyormusum. Volkan
arkadaşım sen iyi niyetli yaklaşımlı her insanın demogaji mi yaptığını
sanıyorsun. Unutmaki öğrenmek değil öğrenmemek ayıptır. Allah (CC) ın
rahmeti üzerinizde olsun selametle kalın...



Alevilikte Namaz Öncelikle namaz kelimesinin manasına bakmak gerek.
Namaz Farsçadan dilimize geçmiştir. Arapça salah anlamına gelmektedir.
Salah ise dua, niyaz anlamına gelmektedir.
Kuran’da ise şekilsel namazın kaç rekat olacağı hangi duaların okunacağı yazmamaktadır.
Kur’an’da 80 küsur yerde “secde” ve 264 yerde “dua” ibadeti faaliyeti geçmektedir ki, Aleviler de bu faaliyetleri “Niyaz” olarak yapmaktadırlar.
Nisa suresi 103. ayette şöyle yazar “Allah’ı ayaktayken, otururken ve yan yatarken zikredin”
Buradan açıkça belli ki Allah’ı anmanın şekli ve şemali yoktur.

Aleviler Cemlerde halka namazı kılarlar. Burada zaten Kuran_ı Kerimde yazan secde,niyaz,ruku kelimeleri uygulanır.

. Alevilerde kıble insanın cemalidir,
 kıyam salavat ile ayağa doğrulmadır, kıraat ise Kur’an sure ve ayetlerinin duvaz ve nefeslerle diz üstü gelinerek saz eşliğinde okunmasıdır. Rükû’ya varma, Secde’ye inme, Sücûd yere niyaz, alın koyma, çapraz el bağlama, boyun bükme gibi vücud ritüellerini; Alevi cem ibadetinin her safhasında görmek mümkündür. Bu ibadet biçimine: “Halka Namazı” denir. Aleviler, Ayn-i Cem’de “Allah...Allah !” ya da“Huu...Huu... !” nidalarıyla yakarırlar ki; bu davranış biçimselliği, Araf Suresi 55. Ayeti’ne
dayanmaktadır. Bu Sure de şöyle emredilmektedir: “Rabbinize yalvara
yalvara ve için için dua edin...” Bu toplu tapınma ve yakarmalar
sonrasın da; canlar duazlar ve deyişler çalınıp söylenirken “için için”
dua ederler ve huşu içinde sağa sola hafifçe salınırlar, ellerini
dizlerinin üstüne öne doğru sürerek çekerler.
Bu satırlardan belli olunacağı gibi Cemlerimizde halka namazı sırasında Kuranda geçen ruku,secde kelimelerini uygulamaktayız.


.................................

Alevilikte Halka Namazı için ön şartlardan biri "abdest" almaktır. Ceme katılacak her kişi önceden kendi vücut temizliğini yapmak zorundadır. Yapılan bu temizlik abdest almayla özdeştir. Bu temizlenmede ayağını yıkarken"ayaklarımla kötü yola gitmeyeceğim" diye niyet eden kişi, ellerini yıkarken "elini harama uzatmayacağına", ağzını yıkarken "dili ile kötü söz söylemeyeceğine",yüzünü yıkarken "kimseye kötü gözle bakıp, yüz kızartıcı bir suç işlemeyeceğine" niyet eder.
Alevilikte ibadet biçimi olan cemlerde ise oniki hizmet sahibinden biri olan "ibrikçi"
nin döktüğü su ile ellerinin sadece parmaklarını yıkama şeklinde
gerçekleşen sembolik anlamda abdest alınmaktadır ki, bu abdest tutulan
niyetlerin toplum huzurunda teyid edilmesi anlamını ifade eder. Alınan
bu abdestte amaç ahlaksal arınma ve iç temizliğinin sağlanmasıdır.

Her Alevi-Bektaşi senede bir, dede ve köy halkının katılımı ile gerçekleşen "Baş Okutma" cem töreni ile toplumdan rızalık alıp, "yol'un" yasakladığı suçları işlemeyeceğini toplum ve dede huzurunda teyid eder.Talibin "yunması""yıkanması"
ve "manen temizlenip arınması" anlamına gelen bu abdeste alevilikte
"Yıl Abdesti" adı verilir. Yıl Abdesti; Sünni inanç mensuplarında
olduğu gibi tuvalete çıkmak, eşiyle birlikte olmak gibi durumlarda
bozulmamakta, ancak abdest alınırken tutulan niyetlerden birinde zaafa
uğrayarak (zina, hırsızlık, adam öldürme vb.) inancın yasakladığı
suçlardan birini işlemesi durumunda, inanç mensubunun "düşkün" ilan
edilerek cezalandırılması sureti ile bozulmaktadır. Fiziki temizlik Halka Namazı için esas olmakla birlikte cemlerde alınan abdestte fiziki bir temizlenmeden çok, manevi anlamda bir arınma ve iç temizliğiningerçekleştirilmesinin amaçlandığı görülmektedir.

[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]


öğrenmek istediğin her şey bu linklerde buyrun .... ne gerekçeyle
sorulursa sorulsun önfikirli sorular araştırmadan sorulan sorular
.gerekli tepkiyi alır .inanç konusunda bir hususta bilgi almak için
evala forumun çeşitli kısımlarında yazılı bulunan degerli araştırma
yazılarını okumak gerekir .....

NOT:yukarıdaki linkler size yardımcı olacaktır ....forumumuzda bir çok
degerli sünni hanefi arkadaşımız vardır .sizin formatınızda bir soru
yöneltmedi ...yönetmediğ gibi okuyarak araştırarak gerçekleri analiz
edecek (bilgi)düzeyine geldiler ...bunuda her defasında gönül edasıyla
dile getirdiler ..yani önce araştırmak .......siz bir yerde takılı
kalıp duruyorsunuz ...önce in bir gel bak gör oku öğren sonra sorun
gelsin ....cevap yeteri kadar tüm canlarda var .....

umarım faydasını görürsün ..!!!!!!
Admin
Admin
YÖNETİM
YÖNETİM

Başak Kayıt tarihi : 19/01/14
Yaş : 64
Nerden : istanbul

moderatörler
tercübe: araştırmacı-yazar

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

6.tr Geri: site içi derlemeler

Mesaj tarafından Admin Ptsi Mayıs 26, 2014 6:49 pm

1)Bir önceki yazımdaki Ali hakkında fikir
beyan etmenizi isterdim.Yoksa yukarıdaki nefeste geçen Ali'nin Allah
olduğu yeterince açık değil mi?
2)700 yılı ve 1100 yılları arasında neden nefeslerin olmayışı enteresan
değilmi?Sizce neden bu tarih aralığına ait bir nefes yok?O tarihlerde
nefeslermi yazılmıyordu,alevilikmi yoktu,sizce neydi sebebi?
3)Alevilikte tek eşlilik var doğrumudur?O halde Hz.Ali neden çok eşliydi?(8 eş ve 33 çocuk)O'mu size uymadı yoksa sizmi O'na?
4)Alevilikte can yakmak,adam öldürmek yoktur doğrumudur?Hz.Ali'nin çok
insan öldürdüğünü ve yapılan ölüm sonuçlu duelloların neredeyse
hepsinde öne çıkan kişi olduğu sabittir Hz.Ali'nin.Buda bir uyumsuzluk
değilmi sizce?
5)Hz.Ali'nin 33 çocuğu içerisinde,osman,ömer,bekir isimleri
vardır.Aleviliğin kaynaklarında Hz.Ali ve diğer 3 halife arasındaki
çekişmeden vede haksızlıktan bahsedilir.Öyle bişey olsaydı sizce bu
isimleri çocuklarına verirmiydi?(ben hiç bir zaman buna inanmadım
nedenmi;Peygamber Efendimizin(S.A.V)dostum dediği ve her seferinde
Hz.Ebu Bekir'in bir peygamber niteliğinde olduğunu vurgulardı.Diğer
taraftan"Dağdaki kuzuyu kurt kapsa hesabı benden sorulur diye
korkarım"diyen bir Hz.Ömer'in vede meleklerin bile haya
ettiği,Peygamberimizin yanına geldiğinde ayağa kalktığı tek kişi olan
Hz.Osman'ın,Hz.Ali'ye haksızlık yaptığını iki cihan bir araya gelse
beni kimse inandıramaz.)
6)En çokta neyi merak etmişimdir biliyormusunuz?İmam konusunu.İmam Ali
ve imam Hasan,İmam Hüseyin ve gerisi yani 12 imam.Bu imamlık sizce
nerden geliyor?Bildiğim kadarıyla imam kelimesi alevi literatüründe
yok.Benim bildiğim imam;sünnilerde mescit yada camide namaz kıldıran
din adamıdır.Siz bunu nasıl açıklarsınız?Düşünün ki,bizim mezhep
imamlarımızdan biri olan İmam Hanefi(bu arada imam hanefiyi okumanızıda
tavsiye ederim.İmam hanefi; dönemin halifesi tarafından ehlibeyti
desteklediğinden ve halifeye değilde ehlibeyte biyat ettiğinden dolayı
vede bu yüzden günlerce kırbaçlatıldığında bile bundan vazgeçmediği
için zindanda zehirletilerek öldürülmüştür)'yi biz bahsederken,pir
hanefi yada dede hanefi gibi sıfatlarla anıyor olsaydık sizcede garip
olmazmıydı?(Şahsen ben,Pir Hanefi denilen bir zatın imamlığından şüphe
ederdim)
7)Ezan sizce nedir?Peygamberimizin çağrı amaçlı kullandığı ezanı
neden(kültürüne ve inançlarına bu kadar bağlı olan) aleviler
kullanmaz?(cem için yada başka şekilde)[/quote]


tabiki senin derdin belli ...önce sizin alinizden başlayalım


Aliler

İki Ali vardır sizinki Arap
Gönüllerde düştür bizim Alimiz
Sizin Ali devri eyledi harap
Mazluma yoldaştır bizim Alimiz

Sizin Ali düşman müziğe meye
Bizim Ali saki olur dünyaya
Sizin Ali yüzün döndü kayaya
Kıblesi güneştir bizim Alimiz

Sizin Ali kana kin'e doymadı
Bizim Ali hiç bir can'a kıymadı
Sizin Ali hakkı insan saymadı
Temsili zerdüşttür bizim Alimiz

Sizin Ali taptı ganimetlere
Bizim Ali ortak oldu dertlere
Sizin Ali ruhun verdi kurtlara
Emekçi'ye baştır bizim Alimiz


buda bizim ALİMİZ


Salma dil gemisi engine aşık
Erenler ceminde payen bulunmaz
Her yerde faşhetme sırrı hakikat
onu farkedecek bir can bulunmaz
Ali çoktur Şah-ı Merdan bulunmaz

Arifin halini tarif ne hacet
Efsane sözlerden eyle feraset
Hani nerde göster sahip keramet
onu farkedecek bir can bulunmaz
Ali çoktur Şah-ı Merdan bulunmaz

Turabi cihandan olma serseri
Farkeden kalmadı dürü gevheri
Kimsenin kimseden yoktur haberi
Böyle bir acayip devran bulunmaz
Ali çoktur Şah-ı Merdan bulunmaz

İşin doğrusu Alevilikte Ali-
tanrının ismi.
"Evvel odur, ahir odur,
Tayyip odur, tahir odur,
Ali Ali Ali Ali" diyor.
Yani Ali'den, ilk, son, güzel, temiz, görünmeyen,-
görünen, gibi hepsi de allahın nitelikleri,-
adları olan özellikleriyle söz ederek, Ali'den kastının,-
aşkın bir varlık anlamında tanrısallık olduğunu-
gösteriyor.


Ali Allahın bir sıfatıdır... KEndisidir...

Yalnız BAhsettiğimiz Ali, hiç yaşmamamış olan ALi değil, Bizzat ete kemiğe bürünmüş, ama

Ehli sünnet kitaplarında, sünni kaynaklarda bahsedildii gibi Arap, KAtil, Halife, vs. olmayan Alidir.

ALi tüm Evliyaların dilinde olan, yaşamış olan, Hz. Muhammede arslan
donunda görünmüş olan, Bu yolu kuran, asla ve asla sünni kaynaklarında
anlatıldığı gibi olmayandır ve tüm evliyaların, erenlerin, imamların
başıdır..


BU soruların senin sünni olduğunu degil bilakis inançsız çınar
taraftarı olduğunun delilidir bu tür fikri oluşumlar forumumuzda kabul
görmez ..ve ikinci ihtarı almış oldunuz .....saçma sapan sorularla yola
gidilmez ..
Admin
Admin
YÖNETİM
YÖNETİM

Başak Kayıt tarihi : 19/01/14
Yaş : 64
Nerden : istanbul

moderatörler
tercübe: araştırmacı-yazar

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

6.tr Geri: site içi derlemeler

Mesaj tarafından Admin Salı Mayıs 27, 2014 3:38 pm


-ALINTIDIR SÜNNİ HANİFİ SİTESİNDEN ----------------
Öğrenince dehşete kapıldım...Kur’an’da da hatalar varmış ve bazıları bunu düzeltecekmiş!
Kur’an’a
ve onun Allah’ın koruması altında olduğuna inanan bir kimsenin böyle
bir şeye kalkışması, bunu söyleyebilmesi, hatta düşünmesi mümkün değil.

Ama maalesef doğru ve şâhitler hayatta.
Nisan 1994...
Bursa-Gönlü Ferah Oteli’nde bir toplantı yapılıyor.
Kur’an Vakfı’nın tertiplediği toplantıda konu şu: Dinde Islâhât Yapılmalı...
Lügatlar, “Islâhât” kelimesi hakkında şunları yazıyor:
ISLÂHÂT:
Düzeltme, iyileştirme işleri, reform. Eksik ve kusurlarını giderme,
tamamlama. Kötü yönlerini düzelterek mükemmel bir hale getirme.

İlâhiyatçılarımız, İslam ve Kur’an hakkında işte bunu yapmayı düşünüyorlar.
Kur’an’ın ve İslâm’ın eksik ve kusurlarını düzelteceklermiş.
Dikkat!
Yukarıdaki kelimeler içinde “reform” da geçiyor.
Olmasa bile, diğer kelimeler de aynı manayı taşıyor zaten...
Rabbimiz ne buyuruyooor, onlar ne diyor!..
Peygamberimiz’in
Veda Haccı’nda, yani hayatının son günlerinde, “Bugün dininizi kemâle
erdirdim; size nimetimi tamamladım. Sizin için İslâm’ı din olarak
beğenip seçtim” buyuruyor. (Mâide Sûresi, 3)

Bazıları da kalkmış, Allah’ın “tamamladım” buyurduğu dinin, eksiklerini tamamlayacaklarını söylüyorlar.
Kimler?
İlâhiyat profesörleri...
Daha önce de kaç kere demiştik ya... İllallah bu tip ilâhiyatçılardan.
Bu memlekette senelerdir “Dinde reform yapılmalı” teranelerini duyar dururuz.
Ama
yapılamaz; yapılmaya kalkışılsa da Müslümanlar hem kabul etmez, hem de
itiraz ederler. Yapmak isteyenler bunu çok iyi bilmektedirler.

Bilhassa “dinde reform”a vatandaşlarımızın şiddetli bir allerjisi var.
Onun için bu tipler, “Yeniden Yapılanma” derler, “İslam Gerçeği” derler, “Gerçek İslam” derler de katiyyen “Reform” demezler.
Üstelik, “Hayır! Biz reform yapmak istemiyoruz” derler.
Onlara cevabımız:
İyi
de, reform, deforma olan şeyde yapılır. Siz, İslam’ın bozulduğunu,
orjinalliğini kaybettiğini ve düzeltmek istediğinizi söylemiyor musunuz?

O halde, yapmak istediğiniz, reform değil de nedir?
Bal gibi, ismi konulmamış bir reform...
Gelelim başta bahsettiğimiz toplantıya...
Gönlü Ferah Oteli’ndeki toplantıyı yöneten, eski Diyanet İşleri Başkanı Süleyman Ateş.
Toplantıda üç mesele ele alınıyor:
1) Kur’an ve Kur’an ilimleri,
2) Sünnet (Hadis) ve ilimleri,
3) Fıkıh ve usul-i fıkıh ilimleri.
Bunlarda ıslâhat yapacaklar. Ama, acaba hangisinden başlasalar.
(Islâhâtın manasını yukarıda verdik; lütfen tekrar hatırlayınız.)
Bir grup, fıkıh ve usûl-i fıkıh ilimlerinde tasfiye ile başlamayı teklif ediyor.
Bir grup, “önce sünneti (hadisleri) halledelim” diyor.
Öyle
ya... Hadislerin doğru zannedilenleri bile şüpheli. Akla, maslahata,
hatta Kur’an’a uymayanı var. Uyulması gerekenlerle, uyulmayanları da
ayırmaları lâzım.

Üçüncü grup ise şöyle diyor:
- İşe Kur’an’dan başlayalım. Çünkü, Kur’an’da hatalar, imlâ bozukluğu var.
(Hani,
“Hadislerin Kur’an’a uymayanları bile olduğunu” söylüyordunuz. Hadisler
Kur’an’a uysa bile, bu durumda sizin hışmınızdan kurtulamayacak. Çünkü
siz Kur’an’ı bile hatasız kabul etmiyorsunuz ki.)

Kur’an’da hatalar ve imlâ bozukluğu var diyen ilâhiyatçı devam ediyor:
- Hatta kısmen tashihe (düzeltmeye) başladım. Çok anlam düzelmeleri oluyor.
Bu kadar ileri gidilince, adaşım olan yazar, bir fırsat “Bul”up, söz “Aç”ıyor. Ve diyor ki:
- Bu kadarına da pes yani. Kur’an, tevâtüren nakledilmiş ilâhî kelamdır. Ondan şüphe kişiyi dinsizliğe götürür.
(Allah bu sözleri onun mizanına koysun)
Süleyman Ateş müdahale ediyor:
- Senin söz hakkın yok. Üstelik ben Kur’an hakkında öyle şeyler biliyorum ki, söylesem yer yerinden oynar.
Keşke konuşsaydı, içindekileri öğrenseydik de tek yer yerinden oynasaydı...
Kur’an’ı düzeltecek olan, Hayri Kırbaşoğlu’ymuş.
Sünneti elemek isteyenler, daha çok Ankara İlâhiyatın öğretim görevlileriymiş.
Ama bu iki konuya sonra el atılacakmış...
Çünkü,
toplantıda, “Fıkhı ve fıkıh usulünü ictihatla değiştirmek” fikrinde
olanlar çoğunlukta olduğu için önce ona karar verilmiş...

Değerli okuyucular, bu karar uygulanırsa, bütün ibâdetlerin şe[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]i değişir.
Geçen
sene, Orhan Uğuroğlu’nun “Söz Hakkı” programında konuşan Çorum
İlahiyat’ın Dekanı Prof. Hasan Onat, demek ki boşuna konuşmuyormuş.

Hacda, mikat mahallinin ihramsız geçilmeyeceği hakkında diyordu ki:
-
Ben, mîkat mahallini ihramsız geçip, ihrama Cidde’de girdim. Fıkıh
kitapları, bu durumda bir kurban kesilmesini yazıyor ama ben
kesmeyeceğim. Çünkü göreceksiniz, birkaç sene sonra benim söylediğim
kabul edilecek. Zaten Hac yeniden dizayn edilmeli...

(Sayın okuyucular, bunların hiçbiri dinde reform falan olmuyor değil mi...)
Toplantıda kimler varmış? Meselâ Hayrettin Karaman orada mıymış?
Evet, oradaymış. Ama bu konuşmalar karşısında hiç sesini çıkarmamış...
Bekir Topaloğlu ise bir laz fıkrası anlatıp geçmiş. (Eli işte dili oynaşta derler ya.)
Eveeet! Durum vaziyeti bu sevgili okuyucular...
Anlaşılıyor
ki, icmâ-ı ümmet silinmiş; sünnet/hadisler hakkında şüphe var;
Kur’an’sa, hataları(!) düzeltildikten sonra, müracaat edilebilir hale
gelecek.

Görüyorsunuz ki, eveleyip gevelemeden, isim vererek açık açık yazdım.
Ben o toplantıda yoktum. Kaynağım, şahitlerin konuşup ve yazdıklarıdır.
Buna
rağmen, yazımda isimleri geçen zatların, haklarında yazılanlara
itirazları varsa, gönderecekleri açıklamaları samimiyetle bekliyorum.

İsterlerse, “Sükut ikrardan gelir” kâidesine göre, susmak da haklarıdır...
Esselâmü alâ meni’t-tebeal Hüdâ...
----------------------------------------------

burda sorulacak
PEYGAMBERLİK döneminde ASRI SAADET döneminde malesef kuran içindeki bir
ayet 2 bir ayet 4 bir ayet 12 bir ayet 22 farklı anlamda tevsir
edilirdi bu PEYGAMBER EFENDİMİZ zamanında husule gelen hadiselerdir
...bu durumda yaptığım sunnete uyun buyurmuşlardır sahabeleri bu
sünnetleri pPEYGAMBERİMİZDEN SONRA uyumsuzluklarda KUR'AN İÇ
BUYRUĞUNDAN SONRA hakem degil sahabelerin söylemiyle uygulandı
.....halifelik islamda mezheplerde KUR'AN ayeti farklı meali nde
Bulunduğun içinde yer aldığın mezhep imamı,veli nin söylediği yönde
sünnet esas alındı ....ehlibeyt imamları ve velileri de KUR'AN ve
sünneti kendi imamlığında sünnetini ceametine buyurdu ........sünni
kalemciler yukarıda yazdığım KUR'ANI KERİM DÜZENLEMESİ adı altında
neler yaptığını bir oku KURANIN hiç bir ayetinde rekat ve NAMAZ ismi
geçmez .......ZAMAN GÜNBAŞI GÜNSONU .....ibadet 

zikir selah et der
kesindir .....meali degildir .....gündüz rızık ve geçim için bütün gün
çalışma verilmiştir .....burası katidir ....sünni hadisçiler farklı
yorumlar biz alevi hadisçiler böyle yorumlarız velimize gideriz
seyidimize gideriz ....aynısıdır ....



yani bizde cem çıkar .......sizde sünni islamda namaz çıkar ....


yetkili kurullarınız ile alevi KURAN yorumcuları bir araya gelir yorumlar ....


......biz sünni degiliz
...bizler aleviyiz ....tek tek ayet yazmanıza gerek yok söylüyeceginizi
aynen böyle fikir niyatınızla yazın nedenlerini tartışalım ..



edep erkan hü.ALLAH EYVALLAH .....
Admin
Admin
YÖNETİM
YÖNETİM

Başak Kayıt tarihi : 19/01/14
Yaş : 64
Nerden : istanbul

moderatörler
tercübe: araştırmacı-yazar

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz