Giriş yap
Arama
En son konular
Mayıs 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | ||
6 | 7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 |
13 | 14 | 15 | 16 | 17 | 18 | 19 |
20 | 21 | 22 | 23 | 24 | 25 | 26 |
27 | 28 | 29 | 30 | 31 |
En bakılan konular
Similar topics
Sosyal yer imi
Kimler hatta?
Toplam 1 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 1 Misafir Yok
Sitede bugüne kadar en çok 216 kişi Cuma Ağus. 11, 2017 12:46 am tarihinde online oldu.
Istatistikler
Toplam 16 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: Pir Veysel
Kullanıcılarımız toplam 5038 mesaj attılar bunda 681 konu
İsmail Kaygusuz İslam Fıkıhçısı Şeyh Bedreddin Mahmud
1 sayfadaki 1 sayfası
İsmail Kaygusuz İslam Fıkıhçısı Şeyh Bedreddin Mahmud
Günümüze
kalan yapıtlarından anlaşıldığına göre almış olduğu eğitim Şeyh
Bedreddin'i çağının önemli bir şeriat bilgini yapmıştır. En önemli
yapıtı Camiü'l-Fusuleyn İslam hukuku üzerinedir. Nejat Birdoğan bu yapıttan şöyle bir alıntı veriyor:
“Dünyada
kutsallık yoktur. Kutsallık sadece Tanrı'dadır. Onun yarattığı herşey,
her nimet insan içindir. Toprağın tek ıssı Tanrı'dır. Rumeli'nde bol
bol görülen malikane ısları yüzünden insanlar bu nimetten mahrum
bırakılamaz.” (Kavga, Sayı14)
Bedreddin,
Kuran'ın öngürdüğü, ama hiçbir zaman şer'i yorumlarla uygulanmamış bu
ölü ilkelerin yaşama geçirilmesinin insana mutluluk vereceğini ve bunun
da birkaç beyin elinde bulunan Rumeli topraklarının halkın eline
geçmesiyle mümkün olacağını vurgulamaktadır.
Bedreddin'in, Edirne'de Kazaskerliğe (Kadıasker) atandıktan sonra ilk olarak, bir çeşit Medeni Kanun sayılan, Camiü'l Fusuleyn’i
hazırlamış olduğu görülmektedir. 1413 yılında on ay içinde tamamladığı
bu eseri, bu yüksek görevi sırasında kullanmak ve zamanın yargıçlarına
bir kolaylık olmak üzere hazırlamıştır. Özellikle birinci bölümünde,
zamanın yargıçlarına hitabettiği kısmı Türk Hukuk Felsefesi yönünden
büyük önem taşımaktadır. Burada ortaya koyduğu hukuk ilkeleri,
kendisinden dörtyüz yıl sonra hazırlanmış (1869-1876), “Mecelle-i Ahkam-ı Adliye”den çok ileridedir. (Necdet Kurdakul: Bütün Yönleriyle Bedreddin. İstanbul 1977: 146-147)
Camiü'l Fusuleyn’de Bedreddin, yargıcı, iskolastik hukuk çıkmazından kurtararak aydın bir dünyayı işaret etmiş ve şöyle demiştir:
“Mademki,
bir yargıç kendi reyinin, başkalarının fikir ve içtihadına değil
gerçeğe uygun olduğuna kanidir; ona kendi reyiyle hükmetmek vacip olur.
Gayrının reyiyle hüküm vermek nasıl helal olur ki...”
Görülüyor ki, bu noktada Bedreddin
yargıcı, ne Kadıasker'in ve ne de Sultan'ın buyruğuna bağlı kılmıştır.
Onu kendi görüşü ve ferasetiyle başbaşa bırakmıştır. Bedreddin'in bu
hukukta bağımsızlık ve özgürlük ilkesini çağımızda dahi gözlemek
olanağına sahip değiliz. (Necdet Kurdakul: Bütün Yönleriyle Bedreddin, s.149-150)
Kendisi
iyi tanıyan İbni Arabşah'ın “bilimsel yeteneğini deniz gibi sonsuz
buldum, üzellikle fıkıhta...” dediği Bedreddin'in fıkıh konularını
işlediği iki yapıtı daha vardır: Letaifü'l İşarat ve Kitabü'l-Teshil.
Bunlardan Teshil her iki hukuk kitabının açıklaması ve yorumu durumundadır. Nuru'l Kulub ise Bedreddin'in Kuran tefsiri alanında yazdığı tek kitaptır. Ukudü'l- Cevahir ve Çeragü'l- Fütuh adlı yapıtları Arab dili kuralları ve sözdizimi üzerinde yazılmış medrese ders (sarf-nahiv) kitaplarıdır.
Menakıbname-i şeyh Bedreddin’de verilen sıraya göre Letaif-ül-İşarat, Ukudü'l- Cevahir’den sonra, Bedreddin tarafından ikinci eser olarak hazırlanmıştır. Kitabın kendisi günümüze ulaşmamış, ancak Teshil’in önsözünde verilen bilgiden anlaşıldığı üzere, Cami'ül- Fusuleyn
gibi bir yasa kitabı değil, hukuk bilimiyle ilgilidir. Yani Fıkıh'ın
(İslam Hukuku) hem ahirete ilişkin hükümlerini hem de dünya işlerine
ait kuralları konu olarak almıştır. Şeyh Bedreddin özellikle Teshil’i, başında söylediği gibi, Letaif ül-işarat
adlı hukuk kitabını anlamak okuyanlara güç geldiği için, bir yorum ve
açıklama kitabı olarak yazmıştır. İçerisinde bine yakın hukuksal
sorunlar zikretmiş ve açıklamasına girişmiştir. (Necdet Kurdakul, agy, s.150-152)
Bu yapıtlarından Teshil ile Nuru'l Kulub’u
İznik sürgününde yazmıştır. İ. Zeki Eyüboğlu bu durumu şaşırtıcı
buluyor ve Şeyh Bedreddin ve Varidat adlı kitabında şöyle diyor:
“Kendini
tasavvufa verdiği, yeni inancıyla bütün şeriat ilkelerine
karşıçıktığıbir dünemde, gürüşlerine karşıt konularda çalışmalara
koyulmasıve kendine `bilgin' olarak büyük ün kazandıran yapıtlar ortaya
koyması biraz çelişkilidir.” (İ. Z. Eyüboğlu: Bütün Yönleriyle Şeyh
Bedreddin ve Varidat. İstanbul 1977: 155)
Öte yandan, Osmanlı resmi tarihyazıcıları da,
“Sultan
Çelebi Mehmed, ilmine ve fazlına çok hürmet ettiği Simavna Kadısıoğlu
Bedreddin'i, İznik'de ailesiyle birlikte 1000 akça aylıkla meskene tabi
kıldı” diye
yazmaktadırlar. Bu yorumlara katılmıyoruz.
Bir
düşünelim: Mehmet Çelebi Bizans İmparatoru Manuel'e bazı eski
topraklarını geri vererek kardeşine karşı anlaşmış, Bizans gemileriyle
Rumeli'ye geçip Musa Çelebi ile üç kez savaş yapmış ve ikisinde
yenilerek Bizans'a sığınıp canını zor kurtarmış. Ve ancak 1313'de bazı
Tımarlı sipahilerin, büyük toprak sahibi beylerin Musa Çelebi'yi
terketmesiyle üstün gelip kardeşini öldürtmüş. (İ. H. Uzunçarşılı: OsmanlıTarihi I,
s.342-345) Mehmet Çelebi'nin, düşmanı olan kardeşinin akıl hocası Şeyh
Bedreddin'i, hem de günde 30 akçanın üstünde gündelikle (130 yıl
sonrasında devletin en büyük memuriyet makamı olan Şeyhülislam'ın
gündeliğinin üçte biri) ödüllendirmesi düşünülemez.
Bizim
kanaatımız odur ki, Şeyh Bedreddin bu kitapları yazmaya mecbur edildi.
Çelebi Sultan'ın çevresindeki din bilginleri Bedreddin'in yeteneklerini
çok iyi biliyorlardı. Ayrıca, ikinci kuruluş ve toparlanma döneminde
devlet kurumlarının güçlenmesi gerekliydi. Belki de bu yüzden canını
bağışlayıp gözaltında tuttular. Yazdıkları bir çeşit tövbe sayılacaktı.
Önce Edirne'de tutukluyken - belki artık güven verdiği için - İznik'e
getirildi. Bedreddin'in Teshil’in yazılışını anlatışı anlamlıdır:
“816
(1414) yılında bu şerhimi yazmaya başladım. Buradan ayrıldıktan sonra
818'de (3 Eylül 1415) tamamladım. Hapis ve gurbetin verdiği acılar ve
sürekli üzüntü içinde sürüklenmekteyim. Kalbimin içindeki ateş
tutuşmuş, günden güne artıyor. Öyle ki kalbim demir bile olsa
dayanıklılığına karşın eriyip gidecek. Ey gizli lütuflar ıssı?
Korktuklarımızdan bizi kurtar!”
alıntıdır:Alevi Konseyi.....
kalan yapıtlarından anlaşıldığına göre almış olduğu eğitim Şeyh
Bedreddin'i çağının önemli bir şeriat bilgini yapmıştır. En önemli
yapıtı Camiü'l-Fusuleyn İslam hukuku üzerinedir. Nejat Birdoğan bu yapıttan şöyle bir alıntı veriyor:
“Dünyada
kutsallık yoktur. Kutsallık sadece Tanrı'dadır. Onun yarattığı herşey,
her nimet insan içindir. Toprağın tek ıssı Tanrı'dır. Rumeli'nde bol
bol görülen malikane ısları yüzünden insanlar bu nimetten mahrum
bırakılamaz.” (Kavga, Sayı14)
Bedreddin,
Kuran'ın öngürdüğü, ama hiçbir zaman şer'i yorumlarla uygulanmamış bu
ölü ilkelerin yaşama geçirilmesinin insana mutluluk vereceğini ve bunun
da birkaç beyin elinde bulunan Rumeli topraklarının halkın eline
geçmesiyle mümkün olacağını vurgulamaktadır.
Bedreddin'in, Edirne'de Kazaskerliğe (Kadıasker) atandıktan sonra ilk olarak, bir çeşit Medeni Kanun sayılan, Camiü'l Fusuleyn’i
hazırlamış olduğu görülmektedir. 1413 yılında on ay içinde tamamladığı
bu eseri, bu yüksek görevi sırasında kullanmak ve zamanın yargıçlarına
bir kolaylık olmak üzere hazırlamıştır. Özellikle birinci bölümünde,
zamanın yargıçlarına hitabettiği kısmı Türk Hukuk Felsefesi yönünden
büyük önem taşımaktadır. Burada ortaya koyduğu hukuk ilkeleri,
kendisinden dörtyüz yıl sonra hazırlanmış (1869-1876), “Mecelle-i Ahkam-ı Adliye”den çok ileridedir. (Necdet Kurdakul: Bütün Yönleriyle Bedreddin. İstanbul 1977: 146-147)
Camiü'l Fusuleyn’de Bedreddin, yargıcı, iskolastik hukuk çıkmazından kurtararak aydın bir dünyayı işaret etmiş ve şöyle demiştir:
“Mademki,
bir yargıç kendi reyinin, başkalarının fikir ve içtihadına değil
gerçeğe uygun olduğuna kanidir; ona kendi reyiyle hükmetmek vacip olur.
Gayrının reyiyle hüküm vermek nasıl helal olur ki...”
Görülüyor ki, bu noktada Bedreddin
yargıcı, ne Kadıasker'in ve ne de Sultan'ın buyruğuna bağlı kılmıştır.
Onu kendi görüşü ve ferasetiyle başbaşa bırakmıştır. Bedreddin'in bu
hukukta bağımsızlık ve özgürlük ilkesini çağımızda dahi gözlemek
olanağına sahip değiliz. (Necdet Kurdakul: Bütün Yönleriyle Bedreddin, s.149-150)
Kendisi
iyi tanıyan İbni Arabşah'ın “bilimsel yeteneğini deniz gibi sonsuz
buldum, üzellikle fıkıhta...” dediği Bedreddin'in fıkıh konularını
işlediği iki yapıtı daha vardır: Letaifü'l İşarat ve Kitabü'l-Teshil.
Bunlardan Teshil her iki hukuk kitabının açıklaması ve yorumu durumundadır. Nuru'l Kulub ise Bedreddin'in Kuran tefsiri alanında yazdığı tek kitaptır. Ukudü'l- Cevahir ve Çeragü'l- Fütuh adlı yapıtları Arab dili kuralları ve sözdizimi üzerinde yazılmış medrese ders (sarf-nahiv) kitaplarıdır.
Menakıbname-i şeyh Bedreddin’de verilen sıraya göre Letaif-ül-İşarat, Ukudü'l- Cevahir’den sonra, Bedreddin tarafından ikinci eser olarak hazırlanmıştır. Kitabın kendisi günümüze ulaşmamış, ancak Teshil’in önsözünde verilen bilgiden anlaşıldığı üzere, Cami'ül- Fusuleyn
gibi bir yasa kitabı değil, hukuk bilimiyle ilgilidir. Yani Fıkıh'ın
(İslam Hukuku) hem ahirete ilişkin hükümlerini hem de dünya işlerine
ait kuralları konu olarak almıştır. Şeyh Bedreddin özellikle Teshil’i, başında söylediği gibi, Letaif ül-işarat
adlı hukuk kitabını anlamak okuyanlara güç geldiği için, bir yorum ve
açıklama kitabı olarak yazmıştır. İçerisinde bine yakın hukuksal
sorunlar zikretmiş ve açıklamasına girişmiştir. (Necdet Kurdakul, agy, s.150-152)
Bu yapıtlarından Teshil ile Nuru'l Kulub’u
İznik sürgününde yazmıştır. İ. Zeki Eyüboğlu bu durumu şaşırtıcı
buluyor ve Şeyh Bedreddin ve Varidat adlı kitabında şöyle diyor:
“Kendini
tasavvufa verdiği, yeni inancıyla bütün şeriat ilkelerine
karşıçıktığıbir dünemde, gürüşlerine karşıt konularda çalışmalara
koyulmasıve kendine `bilgin' olarak büyük ün kazandıran yapıtlar ortaya
koyması biraz çelişkilidir.” (İ. Z. Eyüboğlu: Bütün Yönleriyle Şeyh
Bedreddin ve Varidat. İstanbul 1977: 155)
Öte yandan, Osmanlı resmi tarihyazıcıları da,
“Sultan
Çelebi Mehmed, ilmine ve fazlına çok hürmet ettiği Simavna Kadısıoğlu
Bedreddin'i, İznik'de ailesiyle birlikte 1000 akça aylıkla meskene tabi
kıldı” diye
yazmaktadırlar. Bu yorumlara katılmıyoruz.
Bir
düşünelim: Mehmet Çelebi Bizans İmparatoru Manuel'e bazı eski
topraklarını geri vererek kardeşine karşı anlaşmış, Bizans gemileriyle
Rumeli'ye geçip Musa Çelebi ile üç kez savaş yapmış ve ikisinde
yenilerek Bizans'a sığınıp canını zor kurtarmış. Ve ancak 1313'de bazı
Tımarlı sipahilerin, büyük toprak sahibi beylerin Musa Çelebi'yi
terketmesiyle üstün gelip kardeşini öldürtmüş. (İ. H. Uzunçarşılı: OsmanlıTarihi I,
s.342-345) Mehmet Çelebi'nin, düşmanı olan kardeşinin akıl hocası Şeyh
Bedreddin'i, hem de günde 30 akçanın üstünde gündelikle (130 yıl
sonrasında devletin en büyük memuriyet makamı olan Şeyhülislam'ın
gündeliğinin üçte biri) ödüllendirmesi düşünülemez.
Bizim
kanaatımız odur ki, Şeyh Bedreddin bu kitapları yazmaya mecbur edildi.
Çelebi Sultan'ın çevresindeki din bilginleri Bedreddin'in yeteneklerini
çok iyi biliyorlardı. Ayrıca, ikinci kuruluş ve toparlanma döneminde
devlet kurumlarının güçlenmesi gerekliydi. Belki de bu yüzden canını
bağışlayıp gözaltında tuttular. Yazdıkları bir çeşit tövbe sayılacaktı.
Önce Edirne'de tutukluyken - belki artık güven verdiği için - İznik'e
getirildi. Bedreddin'in Teshil’in yazılışını anlatışı anlamlıdır:
“816
(1414) yılında bu şerhimi yazmaya başladım. Buradan ayrıldıktan sonra
818'de (3 Eylül 1415) tamamladım. Hapis ve gurbetin verdiği acılar ve
sürekli üzüntü içinde sürüklenmekteyim. Kalbimin içindeki ateş
tutuşmuş, günden güne artıyor. Öyle ki kalbim demir bile olsa
dayanıklılığına karşın eriyip gidecek. Ey gizli lütuflar ıssı?
Korktuklarımızdan bizi kurtar!”
alıntıdır:Alevi Konseyi.....
Admin- YÖNETİM
- Kayıt tarihi : 19/01/14
Yaş : 64
Nerden : istanbul
moderatörler
tercübe: araştırmacı-yazar
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Cuma Ocak 26, 2024 10:03 am tarafından alevi-veysel
» Türk tarihi
Cuma Ocak 05, 2024 7:57 pm tarafından alevi-veysel
» site trafiğimiz
Cuma Kas. 17, 2023 3:37 pm tarafından alevi-veysel
» forum resimlerimiz
Paz Ocak 09, 2022 8:09 pm tarafından Pir Veysel
» Melamiyye
Salı Ağus. 22, 2017 5:57 pm tarafından alevi-veysel
» Hasan Sabah ve Haşhaşiler tarikatı
Perş. Ara. 22, 2016 3:47 pm tarafından Admin
» OSMANLI DEVLETİNDE BEKTAŞİ TARİKATININ KAPATILMASI VE SONRASI GELİŞMELER
Perş. Ara. 22, 2016 3:43 pm tarafından Admin
» BİZİM SAYFAMIZ
Çarş. Haz. 15, 2016 8:05 pm tarafından Admin
» Zara AKDEDE (Cimilti) Köyü
Salı Mayıs 17, 2016 3:39 pm tarafından Admin