ALEVİLİK BİLGİ FORMU-ALEVİ-VEYSEL
ALLAH-MUHAMMED -YA ALİ.

Vahdetin sırrına ereyim dersen
Vucudun şehrine gireyim dersen
Tüm alemi aynı göreyim dersen
Önce Kendi ÖZÜNÜ bilmen gerek

Küntü kenzin sırrına ermek için
Tüm alemi kendinde görmek için
Hakk sende olduğun bilmek için
Önce Kendi ÖZÜNÜ bilmen gerek

Enel Hakk sırrına erişmek için
Tüm varlığı bir gözle görmek için
Vahdeti vücuda ulaşmak için
Önce kendi ÖZÜNÜ bilmen gerek

Hakkı Baba Hakk'ı bileyim dersen
Hakk'a Hakk-el yakin olayım dersen
Sen kendi kendini bileyim dersen

..ÖNCE KENDİ ÖZÜNÜ BİLMEN GEREK..

..Dönen dönsün yolundan ,Ben dönmezem yolumdan..

Join the forum, it's quick and easy

ALEVİLİK BİLGİ FORMU-ALEVİ-VEYSEL
ALLAH-MUHAMMED -YA ALİ.

Vahdetin sırrına ereyim dersen
Vucudun şehrine gireyim dersen
Tüm alemi aynı göreyim dersen
Önce Kendi ÖZÜNÜ bilmen gerek

Küntü kenzin sırrına ermek için
Tüm alemi kendinde görmek için
Hakk sende olduğun bilmek için
Önce Kendi ÖZÜNÜ bilmen gerek

Enel Hakk sırrına erişmek için
Tüm varlığı bir gözle görmek için
Vahdeti vücuda ulaşmak için
Önce kendi ÖZÜNÜ bilmen gerek

Hakkı Baba Hakk'ı bileyim dersen
Hakk'a Hakk-el yakin olayım dersen
Sen kendi kendini bileyim dersen

..ÖNCE KENDİ ÖZÜNÜ BİLMEN GEREK..

..Dönen dönsün yolundan ,Ben dönmezem yolumdan..
ALEVİLİK BİLGİ FORMU-ALEVİ-VEYSEL
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giriş yap

Şifremi unuttum

Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

En son konular
» Osmanlı kimdir
MUSAHİB OLMANIN TARİKİNİ BEYAN EDER 4Cuma Ocak 26, 2024 10:03 am tarafından alevi-veysel

» Türk tarihi
MUSAHİB OLMANIN TARİKİNİ BEYAN EDER 4Cuma Ocak 05, 2024 7:57 pm tarafından alevi-veysel

» site trafiğimiz
MUSAHİB OLMANIN TARİKİNİ BEYAN EDER 4Cuma Kas. 17, 2023 3:37 pm tarafından alevi-veysel

» forum resimlerimiz
MUSAHİB OLMANIN TARİKİNİ BEYAN EDER 4Paz Ocak 09, 2022 8:09 pm tarafından Pir Veysel

» Melamiyye
MUSAHİB OLMANIN TARİKİNİ BEYAN EDER 4Salı Ağus. 22, 2017 5:57 pm tarafından alevi-veysel

» Hasan Sabah ve Haşhaşiler tarikatı
MUSAHİB OLMANIN TARİKİNİ BEYAN EDER 4Perş. Ara. 22, 2016 3:47 pm tarafından Admin

» OSMANLI DEVLETİNDE BEKTAŞİ TARİKATININ KAPATILMASI VE SONRASI GELİŞMELER
MUSAHİB OLMANIN TARİKİNİ BEYAN EDER 4Perş. Ara. 22, 2016 3:43 pm tarafından Admin

» BİZİM SAYFAMIZ
MUSAHİB OLMANIN TARİKİNİ BEYAN EDER 4Çarş. Haz. 15, 2016 8:05 pm tarafından Admin

» Zara AKDEDE (Cimilti) Köyü
MUSAHİB OLMANIN TARİKİNİ BEYAN EDER 4Salı Mayıs 17, 2016 3:39 pm tarafından Admin

Nisan 2024
PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930     

Takvim Takvim

Galeri


MUSAHİB OLMANIN TARİKİNİ BEYAN EDER Empty
Ortaklar
bedava forum

RSS akısı


Yahoo! 
MSN 
AOL 
Netvibes 
Bloglines 


Sosyal yer imi

Sosyal yer imi reddit      

Sosyal bookmarking sitesinde ALEVİLİK BİLGİ FORMU-ALEVİ-VEYSEL adresi saklayın ve paylaşın

Kimler hatta?
Toplam 2 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 2 Misafir

Yok

[ Bütün listeye bak ]


Sitede bugüne kadar en çok 216 kişi Cuma Ağus. 11, 2017 12:46 am tarihinde online oldu.
Istatistikler
Toplam 16 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: Pir Veysel

Kullanıcılarımız toplam 5038 mesaj attılar bunda 681 konu

MUSAHİB OLMANIN TARİKİNİ BEYAN EDER

Aşağa gitmek

mesaj MUSAHİB OLMANIN TARİKİNİ BEYAN EDER

Mesaj tarafından Admin C.tesi Şub. 01, 2014 3:28 pm

MUSAHİB OLMANIN TARİKİNİ BEYAN EDER

Bir kimse onbeşinden yirmisine varmayınca dünya mülkünden bir şey
satamaz. Yirmisine girmeden satarsa biatı sahih değildir. Sonra geri
almağa kadir olur. Bir talip musahip olsa sinni yirmi olmayınca erkân
değildir.
Ahir zamanda gelen talipler pirin rehberin günahı mı olur, onlar
ocakzadedir, onların küfrü iman olur, derler. Zira, pir bir günah etse
beş günah yazılır. Talip bir günah etse bir günah yazılır. Zira
ummadığın yerden sana bir söz gelse, ona gayet incinirsin. Amma
cahilden, düşmandan bir söz gelse cahil bilmez, düşman düşmanlık etti
dersin. Ocakzade tanrı dostları soyundandır. Kendi makamın bilmeyip,
eğer hakkı neyhini işlerse Hak Taalâ onu nehyeder. Der ki: “Ey zalim,
talip sana bakıp bir amel edecek iken sen kitapsız oldun. Talip de sana
bakıp azdı. Azdıran şeytandır”. Sebebine hükmeder. Gel imdi bunların
hesabını gör deyip tamuya ilka eder.
Bir talip bir talip ile küsülü olsa. Biri varsa gel bugün yola gidelim,
barışalım birbirimizden hakkımızı helâl edelim, dese, ol da barışmasa.
Barışmazsan gel bugün ölmeden evvel gel hesabımızı burada vereceğim.
Gel pir divanına varalım. Ne hakkı salihin varsa vereyim dese. Ol da
dese ki: Ben ne giderim ve ne barışırım, var işine git, dese üç kere
dışarı çıkıp içeri girip böyle takrir eyleye. Eğer ol barışmazsa ol
adam, piri, yolu inkâr etmiş olur. Gelip tarikten geçip yoluna gitmek
erkândır.
Bir talibin başından börüki düşse bir tavuk boğazlayıp kaldıra. Eğer
pirin kisveti düşse bir koyun kurban ede. Eğer rehberin düşerse bir
keçi kurban ede.
Bir talibin kızı kaçsa doksan dokuz kuruş ve bir koç kurban edeler.
Amma lâkin bir maslahatta rehberin on ikide ikini vereler. Onikide iki
kuruş rehberin hakkıdır.

Bir talip mürebbisinden ve musahibinden malını men eylese münafıktır.
Hayırları kabul olmaz. Bir talip beş vakit namaz kılsa, mürebbisi ve
musahibi razı olmasa cennetten mahrumdur. Bir gün ve bir saat mürebbisi
razı olsa Hak Taalâ otuz yıllık günahın affeder.
1- Kendi rızasiyle gelen bir tarik çalınır.
2- Kendi iradetiyle gelene 3 tarik çalınır.
3- Gözcü ile gelene 5 tarik çalınır.
4- Sohbetten kalana 12 tarik çalınır.
5- Sohbeti ceme düşene 40 tarik çalınır.
6- Zalim eli ve zalim dili değene ve mali ve siyreti bozulana 70 tarik çalınır.
7- Mürşit ve mürebbi kaybedip sır açana 99 tarik çalınır.
Amma şeriat abdesti su ile olur. Tarikat abdesti pir elinden biat
etmektir.
Maarifet abdesti nefsini bilip rabbisini tanımaktır. Hakikat
abdesti, öz kendi ayıplarını görüp sairlerin ayıbını örtmektir.

Ammar Yaser, şahın huzurunda geçip niyaz eyledi. Eyitti: Ya Şah, icazet olursa erenlere birkaç müşkilât arzedeyim.
Şah-ı velâyet:
- Arz eyle ya Ammar.
Ammar yerine niyaz edip, oturdu.
- Ya Şah, er menzilinde elsiz ve eteksizden el tutulmaz şöyle kim
bağlanmız. Çar darp erkân tıraş sofra çerağ olmayandan hilâfet alınmaz
erkân-ı tarikat üzere bizden ve ustaddan alınmayana el verilmez.
Şah buyurdu:
- Ya Ammar, müritlerim ve muhiplerim tevellâmı ve teberramı gözeteler.
Haricilerle ihtilât etmeyeler. Elsizin ve eteksizin eğrisini
doğrultmayalar. Ve ustad hakkına riayet edeler. Ve ustaddan can dahi
sakınmayalar. Böyle itaat edip ustad gözü ile göreler. Ve tarikat ve
erkânı evliyadan bir harf öğretenin önüne geçmeyeler. Kavlime itikat
edeler. Harici elinden dolu içmeyeler. Yoldan ve haktan kaçmayalar. Ölü
ve ihtiyar önüne geçmeyeler. Tarikte olanı ayıralar. Âlem bir, er bir,
nur bir. Nefsin bilmeyen hayvandır. Nefsin bilen insandır. Men arefe
nefsaehu fekad arefe rabbehu. Ele el Hakka. Ve hak dergahında çekilen
katarın pişivasıyım
Hacı Bektaş Veli’nin Sünniliğini, hatta Hanefi olduğunu Sünni
Diyanet’in, İlahiyatın saygıdeğer bilginleri(!) ve anlı-şanlı
Türk-İslamcı yazar ve tarihçiler yıllardır yineleyip duruyorlar.
“Makalat”ı tersinden yorumlayarak, Ahmet Yesevi ve Yusuf Hemedani
ilişkileri çerçevesine sokup Nakşibendilerin”amcazadesi” yaparak
Hünkar”a bu iftirayı atmaktan geri kalmıyorlar. Bugün Şiiler
kendilerinin Alevi olduğunu ileri sürerek,
“Hacı Bektaş’a Sünni bir
tarikatçı” derken; tuhaf değil mi,
yıllar önce yetkin bir Şii İslam
bilgini olan Abdülbaki Gölpınarlı şunları yazıyordu:
“Hacı Bektaş, bütün manasıyla batıni inanışların mürevvici
(aydınlatıcı, propagandasını yapan) bir batıni dai’siydi. Bunu
‘Makalat’ açıkça gösterdiği gibi en eski kaynakların Bektaşilik
hakkında verdikleri malumat da teyid eder... Ortodoks Müslümanlıktan
dışarı gören saltanat ve medrese, bu zümreyi vakıftan da mahrum
etmişti.” (Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlana Celaleddin, 4.Basım,
İstanbul-1985, s.239-40)
Hiç kuşkusuz Hacı Bektaş Veli bir batıni, yani Alevidir; onun veliliği,
yüceliği birkaç on milyonu aşan bir inanç topluluğu (Alevi-Bektaşiler)
tarafından kutsanması, adı 750 yıldır bu toplumun gönüllerinde olduğu
kadar tapınmalarında yaşamayı sürdürmüş olması buna kanıt değil midir?
2. Heterodoks Caferiliğin El Kitabı “Buyruk”


Safevi devletini kuran Anadolu Alevi Türkmen oymakları, o dönemin
adlandırmasıyla Kızılbaş Türkmen oymakları askeri aristokrasisiydi.
Yönetim heterodoks İslam grubunun, yani batıni inançlı
Alevi-Kızılbaşların elindeydi. Üstelik başı Tebriz’de olan Kızılbaş
Safevi devletinin gövdesi Anadolu’daydı. Kuşkusuz bu nedenle İmam Cafer
Buyruğu da heterodoks Caferilik gibi aynı siyasetin ürünüydü. Açıkçası
Kızılbaş Caferiliğin el kitabıdır Buyruk; diğer bir söylemle Caferi
Mezhebinin Ortodoks Şiiliğe aykırı olan olan heterodoks yüzünün, yani
batıni inanç kuralları (erkanı), tapınma biçem ve uygulamalarını içeren
kitabıdır. İşte Anadolu Alevi-Bektaşileri, bu kitabın kapsamı ve
içerdiği inanç, yaşam ve tapınç kuralları çerçevesinde Caferidir.
16.yüzyıldan 19.yüzyıla kadar, örneklediğimiz nefeslerinde Caferi ya da
İmam Cafer mezhebine bağlı oldukları söyleyen Alevi-Bektaşi ozanlarının
söylemlerini bu bağlamda değerlendirmek gerekir (zorundayız).
Nefeslerin içerdiği batıni anlam ve yorumlamaları hiçkimse görmezlikten
gelemez. Ayrıca Kul Himmet ve özellikle Kul Nesimi’nin “mezheb” yerine
“yol” sözcüğünü
sıkça kullanmış olması da bir farklılık getirmiyor.
Çünkü “yol, Muhammed-Ali yolu” olduğu kadar “İmam Cafer Sadık yolu”dur
da.
“Mürid Kur’an okunması, Evliya menkıbeleri ve Seyyid Nesimi’nin ilmi
okunması, Pirin konuşması olmak üzere üç durumda itiraz edemez.Bu
durumlarda itiraz ederse günahkar olur.”( “Buyruk”, Hazırlayan: Fuad
Bozkurt, İstanbul, 1982, s. 49)

İmam Cafer Buyruk metinleri hakkında Ortodoks(Caferi) Şiiler görüşlerini,
“Anadoluda yaygın olarak bilinen (bu) eserin İmam Sadık ile uzaktan
yakından ilgisi yoktur. Bu tamamen İmamın şöhretini kullanmak isteyen
köylü kurnazı diyebileceğimiz zihniyetin ürünüdür” biçiminde ortaya
konulmaktadır.
Alevi-Bektaşilerin kutsal bildikleri ve içindeki erkanı (kuralları)
tapınma törenleri olarak uyguladıkları “Buyruk” metinlerinin, Şii ve
Sünni yazar ve araştırmacılarının ısrarla vurguladıkları gibi, İmam
Cafer Sadık’la bir ilgisi yok mudur? Kuşkusuz, hepsinin doğrudan
İmam’ın sözleri ve buyrukları olduğunu ıspatlayacak kanıtlara sahip
değiliz. Ama bu demek değildir ki, İmam Cafer Sadık ile ilgisi yoktur.
Bazı Buyruk metinlerinin başında “bu Buyruk tümüyle İmam Cafer Sadık’ın
sözlerinden oluşur” yazılı olması bir abartıysa da, doğrudan onun
sözleri olduğu belirtilen yirmiden fazla paragraf bulunması ve
kendisinden rivayet edilen çok sayıda ayet ve hadis geçmesi ve onların
batıni yorumları (tevil) asla gözardı edilemez. Aşağıda Buyruk’un ne
zaman hangi siyasal koşullarda, kimler tarafından hazırlandığı ve
(batıni) kaynakları hakkında, daha önceki yaptığımız çalışmalar ve yeni
araştırmalarımızla saptadığımız bilgilerden bir özet verceğiz. ..
Aleviler arasında Menakıbname, Büyük Buyruk, İmam Cafer Buyruğu, Şeyh
Safi Buyruğu, Fütüvvetname, Menankıb-ül Evliya vb.olarak bilinen
Buyruk’un bilinen en eski nüshası 1607-8 yılında, Bisati adında bir
kişinin kopya edip, Menakıb-ül Esrar Behcet-ül Ahrar (Sırların öyküsü,
özgür insanın sevinci) adıyla düzenlediği yapıttır. Ama daha eskisi ele
geçmedi diye, Cahit Öztelli'nin, “Besati tarafından yazılmış, sonraları
Şah İsmail'e maledilmiştir” diye kesin yargıya varmasının (ki bu
yargıyı daha önce Abdülbaki Gölpınarlı vermişti) nedeni olamaz
Çeşitli adlar altındaki Buyruk'ların hiçbirinin de ilk kez İmam
Cafer'in kendisi tarafından yazılmış olduğu kabul edilemez. Özde
elbetteki onun düşünce ve ilkelerinin Türkçe'de yansımasıdır. İmam
Cafer Buyruğu, geleneksel-ama bir siyaset gereği- bir adlandırma gibi
kabul edilebilir. Ancak Anadolu'da Kızılbaşlığın yükselmesi ve asıl Şah
İsmail ve onu yaratmış olan Kızılbaş Türkmen çevrenin, Alevilik
özyönetimini bütün Cem kurumlarıyla birlikte iktidara yönlendirme olan
Kızılbaş siyasetinin parçası olduğu da gözden kaçmamalıdır. Çok büyük
bütünleştirici işlevi olmuştur.
Kuruluşundan beri bu Kurul Kızılbaş İhtilali konseyi gibi çalışırken,
bir yandan da siyaset üretiyordu; Halifeler Halifesinin Anadolu,
Suriye, Azerbaycan, İran'da Horasan ve Kuzistan eyaletlerine gönderdiği
halifeleri aracılığıyla Ortodoks İslam (Sünni ve Şii) dışındaki Oniki
İmamcı Alevi-Bektaşi ve Ehli Hakçı, Hurufi ve özellikle İsmaililer
gibi, Sünni yazarların heretik (rafızi) dedikleri heterodoks İslam
topluluklarıyla iletişim kurulmuş siyaset ve bilgi alışverişi
yapıyordu. Bir kere Alisoylu Safevi hanedanının ve büyük Şeyh olarak
Erdebil Dergahının kurucusu Şeyh Safi'nin Sünni olmadığı, çevresindeki
Sünni hükümdarlara kendisini öyle gösterdiğine, Anadolu Alevi
Türkmenlerine inandırılması gerekiyordu. Ayrıca Şah Hatayi'nin de
birçok nefesinde övdüğü yücelttiği ve ona candan bağlılığını söylediği
Hacı Bektaş Veli gibi, Şeyh Safi'nin de ermiş velilerden olduğunu
vurgulamak ve Erdebil'i çekim merkezi yapmaktı amaç. Bu başarılmıştır.
Ayrıca Şeyh Safi ile ustası Gilanlı Şeyh İbrahim Zahidi arasında
geçtiği anlatılan iki keramet, Hacı Bektaş Veli
Menakıbnamesi’den(Vilayetname) aynen alınmış ve bu kitapta Yunus Emre
ile şeyhi Tapduk Emre ve Hacı Bektaş ile Akçakoca arasındaki olaylar
biçim ve öz olarak sonuçlarıyla birlikte Şeyh Safi üzerinde
yinelenmiştir.

Büyük olasılıkla, Ehl-i İhtisas kurulunun önemli üyesi “Halifeler
Halifesi” başkanlığında (Belki Dede ve Abdal üçlüsünün) oluşturduğu bir
komisyon, ilk Buyruk metnini hazırladı ve sonra Kurul’dan geçirildi. Bu
varsayımı Kul Himmet’in bir şiirinde kullandığı bir söyleme borçluyuz.

Şeyh Safi'nin İmam Cafer Sadık'tan esinlendiğini ve Buyruğu'ndaki
sözleri ondan aldığını ve hatta İmam Cafer'in mührünü taşıdığını
şiirlerinde ifade eden Safevi soylu Dede Kul Himmet bu prapagandaya
büyük katkıda bulunmuştur:

Erdebil'den gelince Rum'a
Sözümüz bizim didardan gelir

Şeyh Safi Buyruğu'n eyledim kabul
Sözü onun daim Cafer'den gelir
...
Makalatın ahiri cemalatın zuhuru
Şeyh Safi'ye değiptir İmam Cafer mühürü


Kul Himmet [9]73/1563 yılında yazmış olduğu şiirde, “İmam Cafer
Heyeti'' diye adlandırdığı, Kızılbaş Safevi devleti yöneticileri eski
“Ehl-i İhtisas” yüksek kurulunun “Halifeler Halifesi”nin
başkanlığındaki bir alt komisyon olmalıdır.Şiirlerindeki Buyruk’a
ilişkin bilgiler bize, sonraları Kul Himmet'in heyette yer almış
olabileceğini de düşündürüyor. Kul Himmet bu şiirinde, Şah vekili Şamlu
Hüseyin Hanı öldürtüp Ehli İhtisas’ı dağıtan ve İranlı ortodoks
Şiilerin eline düşen Şah Tahmasb’ı(1524-1576) dolaylı olarak
eleştirmekte; asıl onların(Ehl-i İhtisas Kurulu ve İmam Cafer
heyetinin) söylediklerine kulak veriniz diye karşı propaganda
yapmaktadır. Ancak tıpkı Pir Sultan'ın birçok şiirinde yaptığı gibi,
kapalı ve simgelerle vermektedir düşündüklerini:


Eğer candan sever isen sen beni
Eğlen uçup gitme der güle bülbül
Senin mekanın benim kalbim evidir
Vücudum şehrine kona der bülbül
......
İmam Zeynel içti abu hayatı
Muhammed Bakır'a ver saadeti
Dört kitapla İmam Cafer heyeti

Yetmiş üçte mümin kula der bülbül (=73, hicri 973’ün kısaltması, İ.K.)
......
Kul Himmet dilinden güherler saçar
Geçer şu mahluğun eyyamı geçer

Mümin olanlara rahmetler saçar
Dünya baki değil fena der bülbül

 İmam Cafer Buyruğu; s.5-6 ; Şahkulu Sultan Vakfı Yayınları



 İmam Cafer Buyruğu; s. 210-211; Şahkulu Sultan Vakfı Yayınları
Admin
Admin
YÖNETİM
YÖNETİM

Başak Kayıt tarihi : 19/01/14
Yaş : 64
Nerden : istanbul

moderatörler
tercübe: araştırmacı-yazar

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz