ALEVİLİK BİLGİ FORMU-ALEVİ-VEYSEL
ALLAH-MUHAMMED -YA ALİ.

Vahdetin sırrına ereyim dersen
Vucudun şehrine gireyim dersen
Tüm alemi aynı göreyim dersen
Önce Kendi ÖZÜNÜ bilmen gerek

Küntü kenzin sırrına ermek için
Tüm alemi kendinde görmek için
Hakk sende olduğun bilmek için
Önce Kendi ÖZÜNÜ bilmen gerek

Enel Hakk sırrına erişmek için
Tüm varlığı bir gözle görmek için
Vahdeti vücuda ulaşmak için
Önce kendi ÖZÜNÜ bilmen gerek

Hakkı Baba Hakk'ı bileyim dersen
Hakk'a Hakk-el yakin olayım dersen
Sen kendi kendini bileyim dersen

..ÖNCE KENDİ ÖZÜNÜ BİLMEN GEREK..

..Dönen dönsün yolundan ,Ben dönmezem yolumdan..

Join the forum, it's quick and easy

ALEVİLİK BİLGİ FORMU-ALEVİ-VEYSEL
ALLAH-MUHAMMED -YA ALİ.

Vahdetin sırrına ereyim dersen
Vucudun şehrine gireyim dersen
Tüm alemi aynı göreyim dersen
Önce Kendi ÖZÜNÜ bilmen gerek

Küntü kenzin sırrına ermek için
Tüm alemi kendinde görmek için
Hakk sende olduğun bilmek için
Önce Kendi ÖZÜNÜ bilmen gerek

Enel Hakk sırrına erişmek için
Tüm varlığı bir gözle görmek için
Vahdeti vücuda ulaşmak için
Önce kendi ÖZÜNÜ bilmen gerek

Hakkı Baba Hakk'ı bileyim dersen
Hakk'a Hakk-el yakin olayım dersen
Sen kendi kendini bileyim dersen

..ÖNCE KENDİ ÖZÜNÜ BİLMEN GEREK..

..Dönen dönsün yolundan ,Ben dönmezem yolumdan..
ALEVİLİK BİLGİ FORMU-ALEVİ-VEYSEL
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giriş yap

Şifremi unuttum

Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

En son konular
» Osmanlı kimdir
muaviye hakkında bilmediklerimiz 4Cuma Ocak 26, 2024 10:03 am tarafından alevi-veysel

» Türk tarihi
muaviye hakkında bilmediklerimiz 4Cuma Ocak 05, 2024 7:57 pm tarafından alevi-veysel

» site trafiğimiz
muaviye hakkında bilmediklerimiz 4Cuma Kas. 17, 2023 3:37 pm tarafından alevi-veysel

» forum resimlerimiz
muaviye hakkında bilmediklerimiz 4Paz Ocak 09, 2022 8:09 pm tarafından Pir Veysel

» Melamiyye
muaviye hakkında bilmediklerimiz 4Salı Ağus. 22, 2017 5:57 pm tarafından alevi-veysel

» Hasan Sabah ve Haşhaşiler tarikatı
muaviye hakkında bilmediklerimiz 4Perş. Ara. 22, 2016 3:47 pm tarafından Admin

» OSMANLI DEVLETİNDE BEKTAŞİ TARİKATININ KAPATILMASI VE SONRASI GELİŞMELER
muaviye hakkında bilmediklerimiz 4Perş. Ara. 22, 2016 3:43 pm tarafından Admin

» BİZİM SAYFAMIZ
muaviye hakkında bilmediklerimiz 4Çarş. Haz. 15, 2016 8:05 pm tarafından Admin

» Zara AKDEDE (Cimilti) Köyü
muaviye hakkında bilmediklerimiz 4Salı Mayıs 17, 2016 3:39 pm tarafından Admin

Nisan 2024
PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930     

Takvim Takvim

Galeri


muaviye hakkında bilmediklerimiz Empty
Ortaklar
bedava forum

Similar topics
    RSS akısı


    Yahoo! 
    MSN 
    AOL 
    Netvibes 
    Bloglines 


    Sosyal yer imi

    Sosyal yer imi reddit      

    Sosyal bookmarking sitesinde ALEVİLİK BİLGİ FORMU-ALEVİ-VEYSEL adresi saklayın ve paylaşın

    Kimler hatta?
    Toplam 2 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 2 Misafir

    Yok

    [ Bütün listeye bak ]


    Sitede bugüne kadar en çok 216 kişi Cuma Ağus. 11, 2017 12:46 am tarihinde online oldu.
    Istatistikler
    Toplam 16 kayıtlı kullanıcımız var
    Son kaydolan kullanıcımız: Pir Veysel

    Kullanıcılarımız toplam 5038 mesaj attılar bunda 681 konu

    muaviye hakkında bilmediklerimiz

    Aşağa gitmek

    mesaj muaviye hakkında bilmediklerimiz

    Mesaj tarafından Admin Salı Mayıs 27, 2014 7:10 pm

    Ebu Süfyan’ın oğlu Muaviye  

    Muaviye’nin Genelgeleri
    Süleym b. Kays şöyle diyor: 
    “Ebu Süfyan’ın oğlu
    Muaviye, valilerine şöyle emretti: Ali’nin evlatları ve şiilerinin
    tanıklığı kabul edilmemelidir. Bulunduğunuz yerlerde Osman’ın
    mensupları ve taraftarlarından veya onun fazilet ve menkıbelerini
    nakleden kimselerden biri bulunduğunda resmi yerlerde ihtiram ve ikram
    görmeleri hususunda ihmalkârlık yapılmamalıdır. Osman’ın menkıbe ve
    faziletlerine dair nakledilen sözler, nakledenin hususiyetleriyle
    birlikte Şam’da Muaviye’nin sarayına bildirilmelidir.
    Valiler bu emirlere
    göre hareket ettiler. Osman’ın faziletlerinden bir cümle bile nakleden
    kimseler hakkında dosyalar tuttular, onlara birçok hak ve imtiyazlar
    tanıdılar. Bu durum Osman’ın hakkında birçok şeyin nakledilmesine sebep
    oldu. Çünkü bu çeşit hadisleri nakleden kimseler, Muaviye’nin özel
    bağış, hediye ve mükâfatlarından yararlanıyorlardı.
    Muaviye’nin bu
    bağışları, bahşişleri ve valilerin teşvikleri neticesinde, bütün İslam
    şehirlerinde hadis uydurmak yaygınlaştı. Kim olursa olsun, Osman’ın
    fazileti hakkında Muaviye’nin valilerinin yanında hadis naklettiği
    zaman sözü hemen kayıtsız şartsız kabul ediliyor, adı mükâfat ve bağış
    defterine kaydediliyordu ve başkaları hakkında şefaati (aracılığı) de
    kesinlikle reddedilmiyordu.”
    Süleym b. Kays sözünün devamında şöyle diyor: 
    “Muaviye, Osman’ın
    hakkında bir müddet hadis nakledildikten sonra valilerine şöyle yazdı:
    “Osman hakkında çok hadisler nakledildi, ülkenin her tarafına yeterince
    ulaştı, bu genelge ulaşır ulaşmaz halkı, sahabenin ve iki halifenin
    (Ebu Bekir ve Ömer) faziletleri hakkında hadis nakletmeye ve “Ebu
    Turab” (Hz. Ali a.s)’ın hakkında nakledilen her hadis ve faziletin bir
    benzerini, sahabenin hakkında da vazetmeye (uydurmaya) davet edin. Bu
    iş benim hoşnutluğuma, gözümün aydınlanmasına, “Ebu Turab” ve
    şiilerinin ezilmesine sebep olacaktır.”
    Bu mektubun metni
    halka okundu ve onun içeriği halkın arasında yayılınca sahabelerin
    menkıbe ve faziletleri, hakkında uyduruk ve hakikatlerden uzak çok
    sözler nakledildi. Halk bu sözleri nakletmekte çok ciddiyet ve gayret
    gösterdi; öyle ki bu uyduruk faziletleri minberlerde ve namaz
    hutbelerinde insanlara okudular ve Müslümanlara, onları çocuklarına
    öğretmeleri için tavsiyede bulundular. Bu faziletler, Kur’ân ayetleri
    gibi çocuklara ezberletilmeye çalışılıyordu. Hatta kızlara, kadınlara
    ve kölelere bile bunlar öğretildi. Bir müddet de böyle geçti.
    Süleym b. Kays daha sonra şöyle diyor: 
    Muaviye ve
    uşaklarının iki halife ve sahabenin faziletleri hakkında hadis uydurma
    hususundaki tutumundan bir müddet geçtikten sonra Muaviye, valiler ve
    uşaklarına şu içerikte üçüncü bir genelge çıkardı: “Dikkatli olun, kim
    ki Ali ve ailesinin dostluğuyla itham edilir ve bu ithama da en küçük
    bir delil bulunursa, onun ismini hukuk ve meziyetler divanından silin
    ve payını beyt’ul-maldan kesin.”
    Muaviye bu
    genelgenin ardından, şu içerikte diğer bir genelge de yayımladı: “Ali
    hanedanının dostluğuyla suçlanan herkesi baskı altına alın, diğerlerine
    ibret olması için de evini başına yıkın.”
    Süleym b. Kays sonra şöyle ekliyor: 
    “Irak
    halkı, özellikle de Kûfe halkı (ömürlerinde) bundan daha büyük bir
    musibet görmediler; çünkü Hz. Ali (a.s)’ın şiaları, bu emir gereğince
    valilerin ağır baskıları ve sert davranışları sebebiyle büyük bir korku
    içerisinde yaşıyorlardı; hatta bazen, Ali (a.s)’ın şialarından bazıları
    birbirlerinin evlerine gittiklerinde, köle ve hizmetçilerinin
    korkusundan misafirlerine bir söz söyleyemiyorlardı; ancak
    hizmetçilerine yemin ettirdikten ve onlardan söz aldıktan sonra
    sözlerini söyleyebiliyorlardı. İşte böylece Ali ve hanedanını yeren
    (birçok) uyduruk hadisler ortaya çıkmış oldu. Muhaddisler, kadılar ve
    valiler de bu uyduruk hadislere uydular. Bu İlahi imtihanda herkesten
    daha bedbaht olanlar da riyakâr ve imanları zayıf olan muhaddislerdi;
    çünkü onlar zalim yöneticilere yakınlaşmak ve dünya malına kavuşmak
    için hadis uyduruyorlardı. Bir süre geçtikten sonra bu yalan ve uydurma
    hadisler, yalan ve iftiradan münezzeh olan dindar ve takvalı insanların
    da eline ulaştı. Onlar da saflıklarından dolayı bu hadisleri hüsn-ü
    zanla kabul edip başkalarına naklettiler, ki eğer hadislerin batıl ve
    uydurma olduğunu bilselerdi kesinlikle onları nakletmezlerdi.”(Kitab-ı
    Süleym b. Kays, Dar’ul-İslamiyye baskısı, s. 206; Şerh-i İbn-i
    Ebi'l-Hadid, c. 11, s. 44, 46.)



    Admin
    Admin
    YÖNETİM
    YÖNETİM

    Başak Kayıt tarihi : 19/01/14
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    moderatörler
    tercübe: araştırmacı-yazar

    Sayfa başına dön Aşağa gitmek

    mesaj Geri: muaviye hakkında bilmediklerimiz

    Mesaj tarafından Admin Salı Mayıs 27, 2014 7:16 pm


    MUAVİYE KİMDİR?

    Tam
    adı Muaviye bin Ebi Süfyan’dır. 602 yılında Mekke’de doğan Muaviye
    önceleri Hz. Muhammed’in karşısında yer alan Abdü’ş-Şems
    kabilesindendi. Hz. Muhammed’in Mekke’yi ele geçirmesinden sonra
    müslüman oldu.

    İkinci Halife Ömer döneminde
    kardeşi Yezid bin Ebu Süfyan’ın ölmesi sonrası Şam Valisi olarak sadece
    Şam ordugah ve vilayetini idareyle memur edilen Muaviye’nin gücü,
    Ömer’in ölümü sonrasında iyice arttı. Çünkü Muaviye’nin akrabası olan
    Osman Üçüncü halife olmuştu. Osman’ın halifeliğiyle Muaviye Şam’ın
    yanısıra Suriye’nin diğer vilayetlerini de idaresi altına aldı. Böylece
    Muaviye , bütün Suriye ve çevresinin valisi olup, servet ve iktidarını
    günden güne arttırmaktaydı. Muaviye, Üçüncü halife Osman öldürüldüğünde
    hem siyasi, hem de ekonomik açıdan oldukça güçlü bir konuma gelmiş
    bulunuyordu. Bu gücü nedeni iledir ki, müslümanların ittifak ile
    halifeliğe getirdiği Hz. Ali’nin meşru halifeliğini tanımamış, Osman’ın
    kanını talep iddiasını öne sürerek Hz. Ali ile savaşa girmiştir. Yine
    Muaviye, Osman’ın intikamcısı rolüne sarılmakla kalmıyor; halife
    Osman’ın katillerini teslime rıza gösterdiği taktirde Hz. Ali’ye biat
    etmeğe razı olduğunu ilan ediyordu ki, bu apaçık siyasi bir manevraydı.
    Muaviye bu manevradan Sıffin Savaşı öncesindeki müzakerelerde oldukça
    yararlanmıştı. Şöyleki Osman’ın katledilmesiyle Hz. Ali’nin herhangi
    bir ilgisi yoktu ve Osman’ın katillerinin bulunamayacağı ortadaydı.
    Çünkü Osman’ın bulunduğu yeri sararak onu katleden kitle yüzlerle ifade
    ediliyordu Esasen Osman’ın katledilmesinde bilinen birçok neden rol
    oynamıştır. Öyleki, Hz. Peygamberin eşlerinden Ayşe bile Halife
    Osman’ın aleyhinde bulunmaktaydı. Osman’ın akrabalarına olan Emevi
    Ailesi mensuplarına sağladığı mevkiler ve parasal ayrıcalıklar da yoğun
    tepkilere yol açmıştı. Bu şekilde halife Osman muhtelif çevrelerde
    muhalifler yaratmış idi.

    Emevi sülalesi İslam’ın doğuşu ile
    kaybettikleri nüfuz ve iktidarı yeniden ele geçirebilmek için akıl
    almaz yollara başvurmuşlardır. Özellikle Muaviye’nin ve Yezid’in
    davranışlarını, bazı Sünni yazarların ileri sürdükleri gibi, “içtihad”
    farkıyla açıklamaya kesinlikle imkan yoktur. Muaviye “kısas” adıyla din
    kisvesine büründürdüğü siyasi ihtirasını ne pahasına olursa olsun
    tatmin için uğraşmış, bu amaçla başvurulmadık yol bırakılmamıştır.
    Şüphesiz Muaviye’nin bu cüretkâr hareketlerde bulunurken en büyük
    dayanağı 20 yıllık Suriye Valiliği sırasında sağladığı kazanımlardı.
    Muaviye’nin başlıca eseri, siyasetine körü körüne itaat eden
    birliklerden oluşan Suriye Ordusu oldu. Muaviye, ordunun rahatına ve
    donanımına çok dikkat ediyor, ücretlerini fazlasıyla ve o zamana kadar
    alışılmamış bir düzen ile ödemeye çalışıyordu. Muaviye kendi
    amaçlarının önünde engel olarak gördüğü, her kim olursa olsun, ortadan
    kaldırmakta tereddüt etmemekteydi. Muaviye’nin bu siyaseti
    icraatlerinde açıkça görülmektedir.

    Muaviye, tüm bu sözü edilen
    önlemler dışında servetini de siyasal başarısı için seferber etmiş
    durumdaydı. Karşıtlarından kiminin öldürülmesi yolu benimsenirken,
    kiminin de para ile satın alınması yoluna gidilebiliyordu. Tahsis
    ettiği maaşların ve cömertce ihsanların altın zinciri ile en inatçı
    aleyhtarlarının dizginlerini elinde tutmayı başarmış idi. Emevi
    halifeleri, Muaviye de dahil, kendi siyasetlerine düşman olanların aynı
    zamanda islama da karşı olduklarına kanaat getirmişlerdi. 

    Çeşitli İslam Tarihi uzmanlarınca
    dile getirilen ve Muaviye’nin suçlanmasına yol açan davranışlarını şu
    şekilde sıralamak mümkündür:

    1. Muaviye, Şam dışındaki bütün
    İslam eyaletlerinin meşru halifesi olan Hz. Ali’ye savaş açmış ve
    esasta iktidarı elde etme amacını Osman’ın kanını talep iddiasıyla
    hasıraltı etmeyi amaçlamış, dolayısıyla o zamana kadarki İslami
    teamüllere karşı çıkarak hilafeti gaspetmiştir.

    2. Muaviye, siyasi amaçları uğruna,
    vali ve hakimlere ferman göndermek suretiyle Hz. Ali’ye, Ebu Turap
    lakabıyla birlikte küfür ettirir, lanet okutturur, sövdürürdü. Ebu
    Turap, toprağın babası anlamında olup, Hz. Muhammed tarafından Hz.
    Ali’ye verilmiş bir ad idi ve Hz. Ali de bu lakabı çok severdi. Muaviye
    ile başlayan bu adet diğer Emevi hükümdarları zamanında da sürdü.
    Mescidi Nebevi’de, Peygamberin manevi huzurunda, onun minberinde en çok
    sevdiği zata karşı yakışık almayan küfürleri savurmak adet bile oldu.
    Hatta Muaviye, Medine’de Hz. Peygamber’in mescidinde de ashabın
    itirazlarına, Hz. Peygamber’in eşlerinden Ümmü Seleme’nin bizzat
    mescide gelip Resulullah’ın “Ali’ye söven bana, bana söven Allah’a sövmüş olur.” hadisiyle kendisine ihtarda bulunmasına rağmen bundan vazgeçmemişti. 

    3. Muaviye, diyet uygulamasında
    sünnete aykırı davrandığı gibi, ganimet mallarının dağıtılmasında da
    Allah’ın Kitabı ve Resulü’nün sünnetinin açık hükümlerine aykırı
    davranmıştır. Emevi soyunun idarecileri, Ömer b. Abdülaziz istisna
    edilecek olursa, Kur’an ve Sünnet’i dünyevi hırs ve menfaatler uğruna
    feda edebilmiş ve tarihte “İslam” değil “Arap” devleti adıyla şöhret
    kazanmışlardır.

    4. Muaviye, valilerini o zamanki
    yasalardan üstün sayıyordu. Valilerinden Ziyad b. Ebih ve Büsr İbni
    Ertat’ın yaptıkları katliamlar ve zulümler tarihçilerce oldukça yer
    verilen konulardandır. Muaviye ise bu zulümlere sessiz kalıyordu.
    Muaviye’nin Basra valiliğine getirdiği Ziyad b. Ebih, Irak’ta haksız
    yere binlerce insanı öldürttü. Muaviye’nin komutanlarından Büsr İbni
    Ertat, Mekke, Medine ve Yemen’de zalimce icraatleriyle ortalığa dehşet
    saçtı. 

    5. Muaviye, amaçlarına engel olarak
    gördüğü kişilerden kurtulmak için hiçbir hareketten çekinmezdi ve kanlı
    emelleri uğruna pek çok değerli şahsın ölmesi onun idaresi dönemine
    rastlar. Mesela Ammar b. Yasir, Eşter b. Malik, Muhammed İbn-i Ebu
    Bekir ve Hucr b. Adî bunlardandır. Bu şahıslarının tümünün de ortak
    yanı, Hz. Ali’nin tarafında yer almış oluşlarıydı.

    6. Muaviye, Hz. Hasan’la yaptığı
    anlaşmayı hiçe sayarak, ölmeden önce oğlu Yezid’e biat edilmesini
    istedi. Böyle bir durum, o zamana kadar Arapların ve Müslümanların
    anlayışına uymadığı gibi, Yezid de serbest hareketlerinden dolayı fasık
    sayılıyordu ve böyle bir kimsenin halifeliğe adaylığını kabul etmek
    mümkün değildi. Böylece, Muaviye, Yezid El-Humur diye adlandırılmış,
    kaynaklarda içki içen ilk halife olarak geçen oğlu Yezid’i, kendisine
    halef tayin etmiş oluyorduki bu durum hilafetin saltanata dönüştüğünün
    açık bir göstergesiydi.

    Sonuç olarak Muaviye o zamana kadar
    ki İslami teamüllere aykırı birçok kötü hareketi meşrulaştırmış,
    kendinden sonrakilere kötü örnek olmuştur. G. Levi Della Vida’nın da
    dile getirdiği gibi, Muaviye’nin halifeliği, İslam’ın devlet teşkilatı
    tarihinde yepyeni bir dönem açıyordu. Artık halife, sünnetin vücut
    bulunduğu anlarda buna bizzat şahit olup da sünneti uygulayan veya
    devam ettiren kimse olmaktan çıkıyor, Arap aleminin belli başlı siması,
    askeri kuvveti, aile ilişki ve etkileri, kendi şahsi itibarı sayesinde,
    kabile reisleri arasında en başta geleni oluyordu. Artık halife, resmi
    ünvanı bakımından olmasa bile, fiilen bir “melik”, daha doğrusu
    Yunanlıların “tiran” dediği türden bir hükümdardı.

    Aslında Muaviye, iktidarı elde
    edebilmek için her yola başvurabileceğini açıkça ifade ediyordu. Şeyh
    Ekber Muaviye’nin bu durumunu yansıtan şu sözlerine yer veriyor: “Yükselmek
    ve büyük mevkilere erişmek için gayret ve çabanızı arttırınız ki
    muradınıza vasıl olasınız. Nitekim ben ehil olmadığım halde, himmet ve
    gayret göstererek muradıma vasıl oldum ve istediğimi elde ettim.

    Muaviye bu sözleriyle kendisinden önceki dört halifeden oldukça farklı
    bir anlayışa sahip olduğunu sergilemekteydi. İktidarının meşruluğunu
    zorla ve savaşla elde eden Muaviye daha önce de dile getirdiğimiz gibi,
    fiilen bir melik, daha doğrusu Yunanlıların “tiran” dediği türden bir
    hükümdardı. İktidarı elde ediş ve iktidarda kalış sürecinde meydana
    gelen olaylar, Muaviye’nin ve sonraki Emevi hükümdarlarının islam
    halifeliğinin gerektirdiği niteliklere sahip olmadıklarını ortaya
    koymaktadır. Kısmen Halife Osman döneminde başlayan Emevi valilerin
    debdebeli yaşam biçimleri, Muaviye’nin iktidarı eldesiyle iyice
    belirginleşmişti. Saray adabı ve merasimlere aşırı derecede önem
    verilmeye başlandı. Muaviye, İslam öncesi dönemdeki Arapların teklifsiz
    ve serbest hal ve tavırlarını, hemen tamamıyla muhafaza etmişti. Yine
    T. W. Arnold’un dile getirdiği gibi, Emeviler devrinde, hükümdarların
    çoğu imamlık görevine devam etmekle birlikte, hilafet görevlerinin
    dinsel yönlerine de fazla ilgi gösterilmemişt; Zira Ömer b. Abdülaziz
    müstesna olmak üzere, bu hükümdarlar dinsel düşünce ve sorunlara pek
    önem vermemiş görünmektedir. İşte sözü edilen tüm bu nedenlerden
    dolayı, Süheyli’nin de ifade ettiği gibi Muaviye halife değil emirdir. 

    Muaviye’nin kötülüklerini daha önce
    belirtmiş idik. Yezid’e geçmeden evvel ünlü Oryantalist H. Lammens’in
    kaleminden bunların bazılarını yineliyoruz: “Muaviye’nin dört suçu
    vardır ki, bunlardan birisi bile onu lekelemeye yeterdi: Milleti
    kıymetsiz insanların elinde bırakmış idi (Yezid’e biat ettirmek
    suretiyle); Kendisine sormadan, milletin mukadderatını, idare hakkını,
    hem de birçok peygamber sahabesinin ve faziletli insanların yaşadığı
    dönemde ve bunların zararına olarak gaspetmiş idi; İpeklilere bürünmüş
    ve çalgı çalmaktan hoşlanan islah kabul etmez bir sarhoşu kendisine
    halef tayin etmiş, Ziyad’ı kardeş edinmiş ve nihayet Hucr b. Adî’yi
    ölüme mahkum etmiş idi.” Lammens, tarafsız bir tarihçinin Muaviye’yi bu
    ithamlar karşısında temize çıkarmasının oldukça zor olduğunu da
    ekliyor. Ayrıca Emevi İdaresinin, Hz. Ali’den rivayet edilen pek çok
    şeyin gizli kalmasında büyük etkisi olduğu da muhtemeldir. Çünkü cami
    minberlerinden Hz. Ali’ye lanet ettirenlerin, Hz. Ali’nin ilminden
    bahsedip onun fetva ve sözlerini ve bilhassa hükümet teşkilatıyla
    ilgili görüşlerini nakletmek hususunda ilim adamlarına serbesti
    tanımaları da makul değildir. 

    Muaviye’nin iktidara geliş ve
    iktidarda kalış biçimine ilişkin icraatlerine değindikten sonra Yezid
    konusuna geçebiliriz. Yezid hilafetin haksız varisi, Hz. Hüseyin’in
    öldürülmesinin ve mukaddes şehirlere saldırılmasının suçlusu olarak
    müslümanların hafızasında çok kötü bir isim bırakmıştır. N. Kemal’in
    Büyük İslam Tarihi adlı eserinde verdiği bilgilere göre: “Muaviye her
    yönden dört halife devrinin sadelik, dürüstlük, eşitlik, adalet, kanaat
    kapılarını kapamış, Suriye’ye sinen Bizans ve İran saray politikası ile
    ihtişamının esiri olmuştu. 

    Admin
    Admin
    YÖNETİM
    YÖNETİM

    Başak Kayıt tarihi : 19/01/14
    Yaş : 64
    Nerden : istanbul

    moderatörler
    tercübe: araştırmacı-yazar

    Sayfa başına dön Aşağa gitmek

    Sayfa başına dön

    - Similar topics

     
    Bu forumun müsaadesi var:
    Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz